şüphesiz

listen to the pronunciation of şüphesiz
Türkisch - Englisch
no doubt

No doubt he will come later. - Şüphesiz o, daha sonra gelecek.

No doubt you will be able to pass the examination. - Hiç şüphesiz sınavı geçebileceksin.

definite
by all means

I must save the drowning child by all means. - Şüphesiz boğulan çocuğu kurtarmalıyım.

I'll do it by all means. - Şüphesiz onu ben yapacağım.

clearly

Wilson clearly had the best chance to win. - Wilson kazanmak için şüphesiz en iyi şansa sahipti.

Tom clearly has potential. - Şüphesiz Tom'da potansiyel var.

undoubted

The National Library is undoubtedly one of the points of interest. - Milli Kütüphane şüphesiz ilgi noktalarından biridir.

This is undoubtedly the best country in the world. - Burası şüphesiz dünyadaki en iyi ülke.

certain, sure
without fail

He will succeed without fail. - O şüphesiz başarılı olacak.

beyond doubt
without a doubt, certainly, surely
decided
certainly
certain, sure, doubtless; doubtless, of course, no doubt, without doubt, surely, certainly, clearly
sure

He is a good fellow, to be sure, but he isn't reliable. - Şüphesiz o iyi bir adam ama güvenilir değil.

We'd sure like to help them. - Şüphesiz onlara yardım etmek istiyoruz.

doubtless

You are doubtless aware of his absence. - Şüphesiz onun yokluğunun farkındasın.

Doubtless you have heard the news. - Şüphesiz haberi duydun.

sure as death
easily
of course

Tom was, of course, very tired. - Tom, şüphesiz, çok yorgundu.

Of course it's not a problem if you go. - Şüphesiz gidersen sorun değil.

decidedly
certain
indubitable
undisputed
unquestioned
without doubt

He will succeed without doubt. - O şüphesiz başarılı olacaktır.

That was without doubt a magical moment. - Hiç şüphesiz, büyüleyici bir andı bu.

unquestionably

He is unquestionably the oldest man in the village. - O şüphesiz köydeki en yaşlı adamdır.

hands down
decisive
be sure

She is rich, to be sure, but I don't think she's very smart. - O şüphesiz zengin ama onun çok akıllı olduğunu sanmıyorum.

It was a shock, to be sure. - Şüphesiz, o bir şoktu.

as sure as a gun
out of question
sure thing
to be sure

He is a good fellow, to be sure, but he isn't reliable. - Şüphesiz o iyi bir adam ama güvenilir değil.

He is a nice person, to be sure, but not very clever. - O iyi bir insan, şüphesiz, fakat çok akıllı değil.

secure
beyond any doubt
positive
unquestioning
distinctly
definitively
indubitably
distinct
unquestionable
means

I'll do it by all means. - Şüphesiz onu ben yapacağım.

I must save the drowning child by all means. - Şüphesiz boğulan çocuğu kurtarmalıyım.

şüphesiz olarak
undoubtedly
şüphesiz doğru
bang on
hiç şüphesiz
undoubtedly
şek ve şüphe yok. şüphesiz. elbette
and no doubt shape. no doubt. of course
hiç şüphesiz
no doubt
hiç şüphesiz
without doubt
Türkisch - Türkisch
Kuşkusuz
Kuşkusuz: "İki üç gündür şüphesiz aç kalan tekir kedi kapıdan bakıyordu."- Ö. Seyfettin
(Osmanlı Dönemi) ZAHİR
(Osmanlı Dönemi) bîiştibah
(Osmanlı Dönemi) bilaşüphe
şüphesiz
Favoriten