Tom was on the verge of tears.
- Tom ağlamak üzereydi.
Tom could see that Mary was on the verge of crying.
- Tom Mary'nin ağlamak üzere olduğunu görebiliyordu.
She was just about to take a bath when the bell rang.
- Zil çaldığında tam banyo yapmak üzereydi.
The ship is about to set sail.
- Bu gemi sefere çıkmak üzeredir.
According to the weather forecast, there'll be more rain on the way.
- Hava tahmini göre, daha fazla yağmur gelmek üzere.
He was just on the verge of going to sleep.
- O, tam uyumak üzereydi.
Liisa was on the verge of tears.
- Liisa ağlamak üzereydi.
Has Jane left Japan for good?
- Jane, geri dönmemek üzere Japonya'yı terk etti mi?
He will leave here for good.
- Geri dönmemek üzere buradan ayrılacak.