Reading this philosophy book is making me depressed.
- Bu felsefe kitabını okumak beni üzüyor.
Remembering it depressed me.
- Hatırlamak beni üzdü.
Sami's sadness deepened into a depression.
- Sami'nin üzüntüsü depresyona dönüştü.
Layla slipped into a deep depression over the loss of her best friend, Salima.
- Leyla, en yakın arkadaşı Salima'nın kaybı üzerine derin bir depresyona girdi.
His sense of humor was self-deprecating, a sign of his low self-esteem.
- Espri anlayışı, düşük öz saygısının bir göstergesi olarak, kendini aşağılamak üzerine kuruluydu.
It was extremely distressing.
- O son derece üzücüydü.
Mary's explanations enchanted me and desolated me all at once.
- Mary'nin açıklamaları beni büyüledi ve birdenbire beni üzdü.