The wind blew harder yet when we reached the top of the hill.
- Tepenin üstüne ulaştığımızda rüzgar daha da sert esti.
Look at the picture at the top of the page.
- Sayfanın üst kısmındaki resme bak.
The upper part of the mountain is covered with snow.
- Dağın üst kısmı karla kaplıdır.
See how Lenny can swallow an entire hot dog without chewing or choking? That's why upper management loves him so much.
- Lenny'nin nasıl çiğnemeden veya boğulmadan tam bir sosisli sandvici yutabildiğine bak? Bu nedenle üst idare onu bu kadar fazla sever.
Tom is a senior executive.
- Tom üst düzey bir yöneticidir.
He holds a senior position in the government.
- O, hükümette üst düzey bir konuma sahiptir.
These products are superior to theirs.
- Bu ürünler onlarınkinden daha üstün.
The chief clerk is not a hardworking man, but gets ahead rapidly because he knows how to curry favor with his superiors.
- Baş katip çalışkan bir adam değil fakat üstlerine nasıl yaltaklanacağını bildiği için çabuk ilerliyor.
We heard someone go upstairs.
- Birinin üst kata gittiğini duyduk.
I saw him coming upstairs.
- Onu üst kata gelişini gördüm.
Many high-level officials attended the meeting.
- Birçok üst düzey yetkili toplantıya katıldı.
How to overcome the high value of the yen is a big problem.
- Yüksek yen değerinin nasıl üstesinden gelineceği büyük bir sorundur.
You gave me the wrong change.
- Bana paranın üstünü yanlış verdin.
You have forgotten your change.
- Para üstünüzü unuttunuz.
He believed in the supreme power of the law.
- Hukukun üstün gücüne inanıyordu.
He swept to power in 1929.
- 1929'da ezici bir üstünlükle iktidara geldi.
He had not swum more than a few yards before one of the skulking ground sharks had him fast by the upper part of the thigh.
- Saklanan zemin köpek balıklarından biri onu uyluğun üst kısmından hızla yakalamadan önce o birkaç yardadan daha fazla yüzmemişti.
The upper part of the mountain is covered with snow.
- Dağın üst kısmı karla kaplıdır.
The chief clerk is not a hardworking man, but gets ahead rapidly because he knows how to curry favor with his superiors.
- Baş katip çalışkan bir adam değil fakat üstlerine nasıl yaltaklanacağını bildiği için çabuk ilerliyor.
A major is above a captain.
- Binbaşı yüzbaşının üstündedir.
Tom is lying on his back, staring at the ceiling.
- Tom sırt üstü uzanıyor, tavana bakıyor.
The exponential function has a horizontal asymptote.
- Üstel fonksiyonun yatay asimptotu vardır.
The greatest shortcoming of the human race is our inability to understand the exponential function.
- İnsan ırkının en büyük eksikliği üstel işlevi anlamak için bizim yetersizliğimizdir.
The chief clerk is not a hardworking man, but gets ahead rapidly because he knows how to curry favor with his superiors.
- Baş katip çalışkan bir adam değil fakat üstlerine nasıl yaltaklanacağını bildiği için çabuk ilerliyor.
This cloth is superior to that.
- Bu kumaş ona göre daha üstün.
Her dress is above the knee.
- Elbisesi dizinin üstündeydi.
We are flying above the clouds.
- Biz bulutların üstünde uçuyoruz.
Sami threw a blanket over Layla's body.
- Sami, Leyla'nın cesedinin üstüne bir battaniye attı.
Tom has no upper body strength.
- Tom'un üst vücut gücü yok.
Her dress is above the knee.
- Elbisesi dizinin üstündeydi.
That dress looks good on you.
- O elbise senin üstünde iyi gözüküyor.
He put the skis on top of the car.
- Kayakları arabanın üstüne koydu.
Everything on top of the table started rattling when the earthquake hit.
- Deprem vurduğunda masanın üstündeki her şey tıkırdamaya başladı.