May we always be on top and not at the bottom.
- Biz her zaman altta değil ve üstte olabilir miyiz?
Look at the picture at the top of the page.
- Sayfanın üst kısmındaki resme bak.
A house is built on top of a solid foundation of cement.
- Bir ev, çimentodan yapılmış sağlam bir temel üstüne inşa edilmiştir.
See how Lenny can swallow an entire hot dog without chewing or choking? That's why upper management loves him so much.
- Lenny'nin nasıl çiğnemeden veya boğulmadan tam bir sosisli sandvici yutabildiğine bak? Bu nedenle üst idare onu bu kadar fazla sever.
My upper right wisdom tooth hurts.
- Üst sağ yirmilik dişim ağrıyor.
English and mathematics are made much of in senior high schools.
- İngilizce ve matematik üst düzey liselerde çok yapılır.
She holds a senior position in the government.
- O hükümette üst düzey bir konuma sahiptir.
These products are superior to theirs.
- Bu ürünler onlarınkinden daha üstün.
This cloth is superior to that.
- Bu kumaş ona göre daha üstün.
I saw him coming upstairs.
- Onu üst kata gelişini gördüm.
We heard someone go upstairs.
- Birinin üst kata gittiğini duyduk.
Tom and Mary bought a high-efficiency top-loading washer.
- Tom ve Mary yüksek verimli üstten yüklemeli bir çamaşır makinesi aldı.
There are few high-ranking positions left open for you.
- Sizin için açık bırakılmış birkaç üst düzey pozisyon var.
Please be careful not to forget your card or your change in the machine.
- Kartını ya da para üstünü makinede unutmamak için lütfen dikkatli ol.
When I asked him for change, he gave it to me.
- Ondan para üstünü istediğimde, onu bana verdi.
He believed in the supreme power of the law.
- Hukukun üstün gücüne inanıyordu.
He swept to power in 1929.
- 1929'da ezici bir üstünlükle iktidara geldi.
The upper part of the mountain is covered with snow.
- Dağın üst kısmı karla kaplıdır.
He had not swum more than a few yards before one of the skulking ground sharks had him fast by the upper part of the thigh.
- Saklanan zemin köpek balıklarından biri onu uyluğun üst kısmından hızla yakalamadan önce o birkaç yardadan daha fazla yüzmemişti.
The chief clerk is not a hardworking man, but gets ahead rapidly because he knows how to curry favor with his superiors.
- Baş katip çalışkan bir adam değil fakat üstlerine nasıl yaltaklanacağını bildiği için çabuk ilerliyor.
A major is above a captain.
- Binbaşı yüzbaşının üstündedir.
Tom is lying on his back, staring at the ceiling.
- Tom sırt üstü uzanıyor, tavana bakıyor.
The exponential function has a horizontal asymptote.
- Üstel fonksiyonun yatay asimptotu vardır.
The greatest shortcoming of the human race is our inability to understand the exponential function.
- İnsan ırkının en büyük eksikliği üstel işlevi anlamak için bizim yetersizliğimizdir.
These products are superior to theirs.
- Bu ürünler onlarınkinden daha üstün.
His paper is superior to mine.
- Onun raporu benimkine göre üstündür.
We are flying above the clouds.
- Biz bulutların üstünde uçuyoruz.
Her dress is above the knee.
- Elbisesi dizinin üstündeydi.
The body was found under the overpass.
- Ceset üst geçidin altında bulundu.
The police undertook exhaustive searches but failed to find the body.
- Polis ayrıntılı aramaları üstlendi ama cesedini bulamadı.
I want Italian dressing on my salad.
- Salatamın üstüne İtalyan sosu istiyorum.
That dress looks good on you.
- O elbise senin üstünde iyi gözüküyor.
A house is built on top of a solid foundation of cement.
- Bir ev, çimentodan yapılmış sağlam bir temel üstüne inşa edilmiştir.
Tom put his wallet on top of the dresser.
- Tom cüzdanını konsolun üstüne koydu.