In order to overcome the data gap, I developed a simple methodology.
- Veri açığının üstesinden gelmek için, basit bir yöntem geliştirdim.
We have to overcome many difficulties.
- Birçok zorluğun üstesinden gelmek zorundayız.
I'd like to handle this in my own way.
- Kendi tarzımla bunun üstesinden gelmek istiyorum.
How do you want to handle it?
- Nasıl onun üstesinden gelmek istiyorsun?
The situation was getting difficult to deal with.
- Durumun üstesinden gelmek gittikçe zorlaşıyordu.
You have to cope with those difficult problems.
- Bu zor sorunların üstesinden gelmek zorundasın.
You have to cope with those difficult problems.
- Bu zor sorunların üstesinden gelmek zorundasın.
They can overcome their fear.
- Onlar korkularının üstesinden gelebilirler.
We have to overcome many difficulties.
- Birçok zorluğun üstesinden gelmek zorundayız.
The pioneers overcame a set of obstacles.
- Öncüleri bir takım engellerin üstesinden geldiler.
Eventually, my curiosity overcame my fear.
- Sonunda merakım korkumun üstesinden geldi.
As a citizen of the world, I know ways of overcoming cultural barriers.
- Dünya vatandaşı olarak, kültürel engellerin üstesinden gelmenin yollarını biliyorum.
Daily exercise is effective in overcoming obesity.
- Günlük egzersiz, obezitenin üstesinden gelmek için etkilidir.