We have to overcome many difficulties.
- Birçok zorluğun üstesinden gelmek zorundayız.
In order to overcome the data gap, I developed a simple methodology.
- Veri açığının üstesinden gelmek için, basit bir yöntem geliştirdim.
Sami wanted to handle his anger.
- Sami öfkesinin üstesinden gelmek istedi.
It's hard for me to handle so much pressure.
- Bu kadar çok baskının üstesinden gelmek benim için zordur.
The situation was getting difficult to deal with.
- Durumun üstesinden gelmek gittikçe zorlaşıyordu.
You have to cope with those difficult problems.
- Bu zor sorunların üstesinden gelmek zorundasın.
You have to cope with those difficult problems.
- Bu zor sorunların üstesinden gelmek zorundasın.
How to overcome the high value of the yen is a big problem.
- Yüksek yen değerinin nasıl üstesinden gelineceği büyük bir sorundur.
They can overcome their fear.
- Onlar korkularının üstesinden gelebilirler.
Tom finally overcame his shyness and asked Mary to go out with him.
- Tom sonunda utangaçlığının üstesinden geldi ve Mary'nin onunla çıkmasını istedi.
Eventually, my curiosity overcame my fear.
- Sonunda merakım korkumun üstesinden geldi.
As a citizen of the world, I know ways of overcoming cultural barriers.
- Dünya vatandaşı olarak, kültürel engellerin üstesinden gelmenin yollarını biliyorum.
Daily exercise is effective in overcoming obesity.
- Günlük egzersiz, obezitenin üstesinden gelmek için etkilidir.