That went right over my head.
- O, başımın hemen üstünden gitti.
The quick brown fox didn't jump over the lazy dog.
- Hızlı kahverengi tilki tembel köpeğin üstünden atlamadı.
The wind blew harder yet when we reached the top of the hill.
- Tepenin üstüne ulaştığımızda rüzgar daha da sert esti.
Look at the picture at the top of the page.
- Sayfanın üst kısmındaki resme bak.
He belongs to the upper class.
- O, üst sınıfa aittir.
See how Lenny can swallow an entire hot dog without chewing or choking? That's why upper management loves him so much.
- Lenny'nin nasıl çiğnemeden veya boğulmadan tam bir sosisli sandvici yutabildiğine bak? Bu nedenle üst idare onu bu kadar fazla sever.
English and mathematics are made much of in senior high schools.
- İngilizce ve matematik üst düzey liselerde çok yapılır.
She holds a senior position in the government.
- O hükümette üst düzey bir konuma sahiptir.
These products are superior to theirs.
- Bu ürünler onlarınkinden daha üstün.
This cloth is superior to that.
- Bu kumaş ona göre daha üstün.
She went upstairs to her bedroom.
- O üst kata yatak odasına gitti.
She called down from upstairs to ask what the noise was about.
- O, gürültünün ne hakkında olduğunu sormak için üst kattan seslendi.
Many high-level officials attended the meeting.
- Birçok üst düzey yetkili toplantıya katıldı.
Tom and Mary bought a high-efficiency top-loading washer.
- Tom ve Mary yüksek verimli üstten yüklemeli bir çamaşır makinesi aldı.
Tom told the taxi driver to keep the change.
- Tom sürücüye para üstünün kalmasını söyledi.
When I asked him for change, he gave it to me.
- Ondan para üstünü istediğimde, onu bana verdi.
He swept to power in 1929.
- 1929'da ezici bir üstünlükle iktidara geldi.
He believed in the supreme power of the law.
- Hukukun üstün gücüne inanıyordu.
He had not swum more than a few yards before one of the skulking ground sharks had him fast by the upper part of the thigh.
- Saklanan zemin köpek balıklarından biri onu uyluğun üst kısmından hızla yakalamadan önce o birkaç yardadan daha fazla yüzmemişti.
The upper part of the mountain is covered with snow.
- Dağın üst kısmı karla kaplıdır.
The chief clerk is not a hardworking man, but gets ahead rapidly because he knows how to curry favor with his superiors.
- Baş katip çalışkan bir adam değil fakat üstlerine nasıl yaltaklanacağını bildiği için çabuk ilerliyor.
A major is above a captain.
- Binbaşı yüzbaşının üstündedir.
Tom is lying on his back, staring at the ceiling.
- Tom sırt üstü uzanıyor, tavana bakıyor.
The exponential function has a horizontal asymptote.
- Üstel fonksiyonun yatay asimptotu vardır.
The greatest shortcoming of the human race is our inability to understand the exponential function.
- İnsan ırkının en büyük eksikliği üstel işlevi anlamak için bizim yetersizliğimizdir.
His paper is superior to mine.
- Onun raporu benimkine göre üstündür.
The chief clerk is not a hardworking man, but gets ahead rapidly because he knows how to curry favor with his superiors.
- Baş katip çalışkan bir adam değil fakat üstlerine nasıl yaltaklanacağını bildiği için çabuk ilerliyor.
Her dress is above the knee.
- Elbisesi dizinin üstündeydi.
Health is above wealth, for the former is more important than the latter.
- Sağlık zenginliğin üstündedir, zira birincisi ikincisinden daha önemlidir.
The guards performed a body cavity search.
- Muhafızlar üst araması yaptı.
Sami threw a blanket over Layla's body.
- Sami, Leyla'nın cesedinin üstüne bir battaniye attı.
Tom put his wallet on top of the dresser.
- Tom cüzdanını şifoniyerin üstüne koydu.
I want Italian dressing on my salad.
- Salatamın üstüne İtalyan sosu istiyorum.
A house is built on top of a solid foundation of cement.
- Bir ev, çimentodan yapılmış sağlam bir temel üstüne inşa edilmiştir.
Tom put his wallet on top of the dresser.
- Tom cüzdanını konsolun üstüne koydu.