The painting on the wall above the fireplace is by Tom.
- Şöminenin üstündeki duvarda bulunan resim Tom tarafından yapıldı.
The part of an iceberg under the water is much larger than that above the water.
- Bir buzdağının su altındaki parçası su üstündeki parçasından çok daha büyüktür.
A house is built on top of a solid foundation of cement.
- Bir ev, çimentodan yapılmış sağlam bir temel üstüne inşa edilmiştir.
He lives at the top of the hill.
- O, tepenin üst kısmında yaşıyor.
The upper part of the mountain is covered with snow.
- Dağın üst kısmı karla kaplıdır.
My upper right wisdom tooth hurts.
- Üst sağ yirmilik dişim ağrıyor.
English and mathematics are made much of in senior high schools.
- İngilizce ve matematik üst düzey liselerde çok yapılır.
This seminar will target senior marketing leaders from Japanese firms.
- Bu seminer Japon firmalarından üst düzey pazarlama liderlerini hedef alacaktır.
His paper is superior to mine.
- Onun raporu benimkine göre üstündür.
He behaves respectfully toward his superiors.
- Üstlerine karşı saygıyla davranır.
She went upstairs to her bedroom.
- O üst kata yatak odasına gitti.
I saw him coming upstairs.
- Onu üst kata gelişini gördüm.
His beating four competitors in a row won our high school team the championship.
- Onun üst üste dört rakibini yenmesi lise takımımıza şampiyonluk kazandırdı.
Many high-level officials attended the meeting.
- Birçok üst düzey yetkili toplantıya katıldı.
You gave me the wrong change.
- Bana paranın üstünü yanlış verdin.
You have forgotten your change.
- Para üstünüzü unuttunuz.
He believed in the supreme power of the law.
- Hukukun üstün gücüne inanıyordu.
He swept to power in 1929.
- 1929'da ezici bir üstünlükle iktidara geldi.
He had not swum more than a few yards before one of the skulking ground sharks had him fast by the upper part of the thigh.
- Saklanan zemin köpek balıklarından biri onu uyluğun üst kısmından hızla yakalamadan önce o birkaç yardadan daha fazla yüzmemişti.
The upper part of the mountain is covered with snow.
- Dağın üst kısmı karla kaplıdır.
The chief clerk is not a hardworking man, but gets ahead rapidly because he knows how to curry favor with his superiors.
- Baş katip çalışkan bir adam değil fakat üstlerine nasıl yaltaklanacağını bildiği için çabuk ilerliyor.
A major is above a captain.
- Binbaşı yüzbaşının üstündedir.
Tom is lying on his back, staring at the ceiling.
- Tom sırt üstü uzanıyor, tavana bakıyor.
The greatest shortcoming of the human race is our inability to understand the exponential function.
- İnsan ırkının en büyük eksikliği üstel işlevi anlamak için bizim yetersizliğimizdir.
The exponential function has a horizontal asymptote.
- Üstel fonksiyonun yatay asimptotu vardır.
The chief clerk is not a hardworking man, but gets ahead rapidly because he knows how to curry favor with his superiors.
- Baş katip çalışkan bir adam değil fakat üstlerine nasıl yaltaklanacağını bildiği için çabuk ilerliyor.
This cloth is superior to that.
- Bu kumaş ona göre daha üstün.
Her dress is above the knee.
- Elbisesi dizinin üstündeydi.
We are flying above the clouds.
- Biz bulutların üstünde uçuyoruz.
The body was found under the overpass.
- Ceset üst geçidin altında bulundu.
The police undertook exhaustive searches but failed to find the body.
- Polis ayrıntılı aramaları üstlendi ama cesedini bulamadı.
Tom put his wallet on top of the dresser.
- Tom cüzdanını şifoniyerin üstüne koydu.
Tom put his wallet on top of the dresser.
- Tom cüzdanını konsolun üstüne koydu.
Everything on top of the table started rattling when the earthquake hit.
- Deprem vurduğunda masanın üstündeki her şey tıkırdamaya başladı.
A house is built on top of a solid foundation of cement.
- Bir ev, çimentodan yapılmış sağlam bir temel üstüne inşa edilmiştir.