Definition von üstün im Türkisch Englisch wörterbuch
- superior
His paper is superior to mine.
- Onun raporu benimkine göre üstündür.
ENERGY STAR is a U.S. Environmental Protection Agency (EPA) voluntary program that helps businesses and individuals save money and protect our climate through superior energy efficiency.
- ENERGY STAR, işletmelerin ve bireylerin tasarruf yapmasına ve üstün enerji verimliliği ile iklimimizi korumasına yardımcı olan bir ABD Çevre Koruma Ajansı gönüllü programıdır.
- ascendant
- up
- extra
- supra
- ascendent
- super
His paper is superior to mine.
- Onun raporu benimkine göre üstündür.
ENERGY STAR is a U.S. Environmental Protection Agency (EPA) voluntary program that helps businesses and individuals save money and protect our climate through superior energy efficiency.
- ENERGY STAR, işletmelerin ve bireylerin tasarruf yapmasına ve üstün enerji verimliliği ile iklimimizi korumasına yardımcı olan bir ABD Çevre Koruma Ajansı gönüllü programıdır.
- high
The exosphere is the highest layer of the atmosphere. It extends from the top of the thermosphere up to 10,000 kilometers.
- Egzosfer atmosferin en üst tabakasıdır. 10.000 kilometreye kadar termosferin üstünden uzanır.
This boat is made with high grade aluminum and high strength iron.
- Bu tekne üstün kaliteli alüminyum ve yüksek güçlü demir ile yapılır.
- atop
The woman is atop the table.
- Kadın masanın üstündedir.
- pre eminencent
- above
Health is above wealth, for this does not give us so much happiness as that.
- Sağlık zenginliğin üstündedir, zira zenginlik bize sağlık kadar çok mutluluk vermiyor.
We saw the sun rise above the horizon.
- Biz ufkun üstünde güneşin doğuşunu gördük.
- over
Look at the train going over the bridge.
- Köprünün üstünde giden trene bak.
Kate spread the cloth over the table.
- Kate örtüyü masanın üstüne yaydı.
- choice
- atop of
- preponderant
- hyper
- super duty
- transcendent
- the vowel point in Arabic script indicating an a
- distingue
- superior; above; predominant, preeminent
- golden
- predominant
- excellent
- supreme
He believed in the supreme power of the law.
- Hukukun üstün gücüne inanıyordu.
- signal
- exquisite
- top
- eminent
- star
Tom started bouncing up and down on the bed.
- Tom yatağın üstünde yukarı aşağı sıçramaya başladı.
Everything on top of the table started rattling when the earthquake hit.
- Deprem vurduğunda masanın üstündeki her şey tıkırdamaya başladı.
- (İnşaat) outstanding
- preeminent
- over-
- transcendental
- paramount
- top-drawer
- dominant
- surpassing
- topping
- outdone
- pukka
- topflight
- {s} unsurpassed
- compare
- elegant
- unequalled
- topnotch
- select
- glib
Are you going to give me a glib answer, or are you going to think before you reply?
- Bana üstünkörü bir cevap mı vereceksin yoksa cevap vermeden düşünecek misin?
- topdrawer
- ideal
- ascendantent
- üstün gelmek
- surpass
- üstün olmak
- excel
- üstün kimse
- superior
- üstün olmak
- outdo
- üstün olmak
- surpass
- üstün olmak
- outperform
- üstün tutmak
- choose
- üstün yöntem
- (Ticaret) best practice
- üstün gelme, üstünlük, zafer kazanma
- come on, superiority, victory, win
- üstün olma
- superiority
- üstün olunan şey
- excellence
- üstün zekalı
- gifted
- üstün başarı
- eclat
- üstün başarı
- feat
- üstün başarı
- exploit
- üstün gelerek
- (Hukuk) predominantly
- üstün gelmek
- have the drop on
- üstün gelmek
- (boks) outbox
- üstün gelmek
- to come out on top, to prevail, to preponderate
- üstün görev
- super duty
- üstün görmek
- look up
- üstün iletken
- superconductor
- üstün kimse
- better
- üstün kâlite
- high quality
- üstün kâlite
- supereminence
- üstün kâlite
- superior quality
- üstün kâliteli
- high grade
- üstün kâliteli
- first rate
- üstün kâliteli
- hunky dory
- üstün niteliklere sahip kimse
- champion
- üstün nitelikli
- high-grade, superior
- üstün nitelikli
- de luxe
- üstün olan
- surpassing
- üstün olma
- pre-eminence
- üstün olmak
- to be superior, to outdo, to predominate, to surpass
- üstün olmak
- precede
- üstün olmak
- tower above
- üstün olmak
- give points to smb
- üstün olmak
- predominate
- üstün olmak
- outclass
- üstün olmak
- cut across
- üstün olmak
- be over smb
- üstün olmak
- preponderate over
- üstün olmak
- preponderate
- üstün olmak
- transcend
- üstün tutmak
- to prefer
- üstün yapıt
- superfilm
- üstün yetenekli ve zeki insanlar grubu
- Pleiades
- üstün özellik sürüşü
- performance driving
- üstün ırk
- superrace
- en üstün
- supreme
- en üstün
- superlative
- üstün nitelikli
- blue ribbon
- en üstün
- highest
- üstün gelmek
- come out on top
- üstün gelmek
- override
- üstün gelmek
- (Konuşma Dili) get the better of
- üstün gelmek
- outgo
- üstün gelmek
- carry the day
- üstün hizmet
- outstanding service
- üstün körü
- cursory
- üstün beceri
- superior skill
- üstün gel
- outdo
- üstün gel
- {f} outgo
- üstün gel
- outwent
- üstün gel
- overtop
- üstün gel
- {f} outdone
- üstün gel
- predominate
- üstün gel
- {f} outgoing
- üstün gel
- outdid
- üstün gelmek
- preponderate
- üstün gelmek
- gain the upper hand
- üstün gelmek
- prevail
- üstün nitelikli
- superior
- üstün ol
- excel
- evliyayı peygamberlerden üstün tutan tarikat
- keep it on the cult of saints, prophets
- bir gömlek üstün
- a cut above
- bir gömlek üstün olmak
- be a cut above
- bir gömlek üstün olmak
- have an edge on
- bir gömlek üstün olmak
- to be a cut above
- bir gömlek üstün olmak
- to have an edge on sb/sth, to be a cut above
- bok üstün bok
- bad, lousy
- diğerlerinden üstün
- all time
- en üstün derece
- superlative
- en üstün düzeyde
- at concert pitch
- güzelliği en üstün değer sayan kimse
- esthete
- güzelliği en üstün değer sayan kimse
- aesthete [Brit.]
- kat kat üstün
- streets ahead of
- sayıca üstün
- superior in number
- sayıca üstün olmak
- outnumber
- üstün gel
- outrival
- üstün gel
- outvie
- üstün gel
- outmatch
- üstün gel
- outclass
- üstün gelmek
- match
- üstün gelmek
- surmount
- üstün gelmek
- {f} outbrave
- üstün gelmek
- worst
- üstün gelmek
- {f} outmatch
- üstün gelmek
- {f} outrival
- üstün gelmek
- {f} outbalance
- üstün gelmek
- overtop
- üstün gelmek
- outclass
- üstün gelmek
- overmatch