ünsüz

listen to the pronunciation of ünsüz
Türkisch - Englisch
consonant

My wardrobe has four doors and two mirrors. It was manufactured by a Swedish company, whose name contains three vowels and a consonant. - Gardrobumun dört kapısı ve iki aynası var. Adı, üç sesli harf ve bir ünsüz içeren bir İsveç şirketi tarafından üretildi.

Most of the consonants are pronounced like those in English. - Ünsüzlerin çoğu İngilizcedekiler gibi telaffuz edilir.

unvoiced
not famous; unknown
surd
unknown, obscure; consonant
phonetics consonant
unknown
obscure
unsung
ün
fame

His courage won him fame. - Cesareti ona ün kazandı.

Tolstoy achieved worldwide fame. - Tolstoy dünya çapında bir ün kazandı.

ün
reputation

Many scientists have the reputation of being eccentric. - Çok sayıda bilim adamı eksantrik olma ününe sahiptir.

His reputation goes with him wherever he goes. - O nereye giderse ünü onunla birlikte gider.

ünsüz harf
Consonant
ünsüz ses
stop
ünsüz uyumu
consonant harmony
ünsüz uyumu
phonetics consonant harmony
ünsüz-ünlü uyumu
(Dilbilim) consonant-vowel harmony
ünsüz-ünlü-ünsüz dizisi
(Dilbilim) cvc
yan ünsüz
lateral
ün
{i} kudos
ün
{i} celebrity

She wants to be a celebrity. - O ünlü biri olmak istiyor.

You're a celebrity now. - Sen artık bir ünlüsün.

ün
note

Tom's father was a noted mathematician. - Tom'un babası ünlü bir matematikçiydi.

She is a noted singer. - O, ünlü bir şarkıcıdır.

ün
voice
ün
sound

The Anglophones always complained about the vowels /a e i o u/ in artificial languages. Those sounds are used because most other sounds other people cannot pronounce. - Anglofonlar her zaman yapay dillerdeki ünlü seslerden/aeiou/ şikâyet ettiler. Bu sesler diğer insanların telaffuz edemedikleri diğer birçok seslerden dolayı kullanılırlar.

ün
repute

This is a true story. A woman was admitted to a reputed obstetrics clinic to give birth. - Bu gerçek bir hikaye. Bir kadın, doğurmak için ünlü bir kadın-doğum kliniğine yatırıldı.

ün
glory
ün
eminence
ün
distinction
ün
name

Tom thought he was a celebrity and so he gave his child a stupid name. - Tom ünlü biri olduğunu düşündü ve bu yüzden çocuğuna aptalca bir isim verdi.

My wardrobe has four doors and two mirrors. It was manufactured by a Swedish company, whose name contains three vowels and a consonant. - Gardrobumun dört kapısı ve iki aynası var. Adı, üç sesli harf ve bir ünsüz içeren bir İsveç şirketi tarafından üretildi.

ün
prominence
ün
renown

She has international renown as a painter. - O bir ressam olarak uluslararası üne sahiptir.

A renowned tactician, Christopher Columbus once downed an entire pirate fleet by stealing all of their fruits and vegetables, thus giving them scurvy. - Bir ünlü taktisyen, Christopher Columbus bir zamanlar onların tüm sebze ve meyvelerini çalarak, böylece onlara iskorbüt vererek tüm korsan filosunu yok etti,

ikiz ünsüz
twin consonants
sürekli ünsüz
continuant
yumuşak ünsüz
soft consonant
ün
{i} rep

Many scientists have the reputation of being eccentric. - Çok sayıda bilim adamı eksantrik olma ününe sahiptir.

He has a reputation for taking a long time to make a decision. - Geç karar vermesiyle ünlüdür.

akıcı ünsüz
phonetics liquid consonant
ağızsıl ünsüz
oral consonant
dişsel ünsüz
dental
dişsel ünsüz
phonetics dental consonant
dişsil dudaksıl ünsüz
labiodental
hece ağırlıklı ünsüz
(Dilbilim) syllabic consonant
kesintili ünsüz
hiatus
patlayıcı ünsüz
phonetics plosive consonant
soluklu ünsüz
aspirate
sürekli ünsüz
phonetics continuant
süreksiz ünsüz
phonetics stop, stop consonant
süreksiz ünsüz
tenuis
sızıcı ünsüz
phonetics fricative; spirant
uzun ünsüz
(Dilbilim) long consonant
yarı kapantılı ünsüz
affricate
ün
fame, reputation, repute, celebrity, glory, name, renown, character " şöhret, şan, nam; voice, sound" ses
ün
fame, reputation
ün
laurels
ün
voice, sound
ün
report
ün
prestige
ün
bays
ün
bay
ün
record

You can tell this is college radio. First of all, they actually play records; secondly, they keep playing them at the wrong speed. - Bunu üniversite radyosunda anlatabilirsin. Her şeyden önce onlar aslında kayıtları çalarlar; ikinci olarak onları yanlış hızda çalmaya devam ederler.

Sami was falsifying his university records. - Sami üniversite kayıtlarını tahrif ediyordu.

ün
honor

She is an honor to our college. - O bizim üniversite için bir onurdur.

The college bestowed an honorary degree on him. - Üniversite ona fahri doktora unvanı verdi.

ıslıklı ünsüz
phonetics sibilant consonant, sibilant
Türkisch - Türkisch
Ses yolunda bir engele çarparak çıkan ses, konson, konsonant: B bir ünsüzdür
Ünü olmayan, gösterişsiz, şöhretsiz
Ses yolunda bir engele çarparak çıkan ses, sessiz, sessiz harf, konson, konsonant
sessiz
sessiz harf
konsonant
konson
şansız
konsanant
ünsüz harfler
Sesli/ünlü harfler (a,e,ı,i,o,o,u,u) dışındaki harfler
ünsüz benzeşmesi
Yan yana gelen iki ünsüzün boğumlanma nitelikleri bakımından bir uyum içine girmesi: Anbar > ambar, çenber > çember
ünsüz düşmesi
Kaynaşma sırasında ekte veya kelimede bulunan ünsüzlerin birinin düşmesi: Alçak-cık > alçacık, büyük-çek > büyücek
ünsüz göçüşmesi
bakınız: göçüşme
ünsüz ikizleşmesi
Özellikle halk arasında kullanılan bazı sözlerin iç seslerinde türlü sebeplerle aynı ünsüzün iki defa söylenmesi: döşek > döşşek, ışık > ışşık vb
ünsüz tekleşmesi
Bir kelimenin içindeki çift ünsüzün bire inişi: kassap > kasap, sarraç > saraç vb
ünsüz türemesi
Kelime içinde veya başında bir ünsüzün eklenmesi
ünsüz uyumu
Türkçede sert ünsüzle biten bir kelimeye c d g ünsüzlerinden biriyle başlayan bir ek getirilince ekin başındaki ünsüzün sertleşmesi: Açık-ça, sepet -te, bıç -kı vb
akıcı ünsüz
Ciğerlerden gelen havanın, ağız boşluğundaki yarı kapalı bir engele çarpmasıyla oluşan bol sesli ünsüz (r, l, ğ, y)
bağlayıcı ünsüz
Ünlü ile biten kelime kök ve gövdelerine ünlü ile başlayan bir ek eklendiğinde araya giren y ünsüzü, koruyucu ünsüz: okul-da-y-ım, eski-y-ince vb
ikiz ünsüz
Özellikle ağızlarda çeşitli ses olayları sonunda iki ünsüzün yan yana bulunması durumu
koruyucu ünsüz
Bağlayıcı ünsüz: Anne-y-e, evde-y-iz gibi
patlayıcı ünsüz
Ciğerlerden gelen havanın, ses yolundaki herhangi bir engele çarpmasıyla oluşan ünsüz: b, p, c, ç, d, t, g, k
sert ünsüz
Sert damakta oluşan ç, f, h, k, p, s, ş, t ünsüzleri, ötümsüz, tonsuz ünsüzler
sürekli ünsüz
Ötümlü ünsüz
süreksiz ünsüz
Ötümsüz ünsüz
sızıcı ünsüz
Ciğerlerden gelen havanın, ağız boşluğundaki hafif kapalı bir engele çarpıp sızması ile oluşan ünsüz
tonlu ünsüz
Ciğerlerden gelen havaya ses tellerinin titreşip ton vermesiyle boğumlanan ünsüz türü, ötümlü ünsüz, yumuşak ünsüz: b, c, d, g, ğ, j, ı, m, n, v, y, z
tonsuz ünsüz
Ciğerlerden gelen havanın ses tellerinde titreşime uğramadan ve ton almadan boğumlanması ile oluşan ünsüz, ötümsüz ünsüz, sert ünsüz: ç, f, h, k, p, s, ş, t
türeme ünsüz
Kelimenin aslında bulunmayan, ön seste veya iç seste beliren ünsüz: Urmak > vurmak, ayva > hayva gibi
yumuşak ünsüz
Ciğerlerden gelen havanın ses yolundaki sivrilmiş ve gerilmiş kapalı bir engele çarpmasıyla oluşan, titreşimli ses veren (ünsüz), sürekli, tonlu, sedalı, örtümlü, titreşimli: b, c, d, g
Ün
nam
ün
Ses
ün
Ses, haber, bilgi
ün
İyi bir nitelikte bilinip tanınmış olma durumu, şöhret, şan, nam
ün
Ses. İyi bir nitelikte bilinip tanınmış olma durumu, şöhret, şan, nam: "O kadar ünü ve başarıyı yakıştıramamıştı bu yüze."- T. Buğra
ıslıklı ünsüz
Dilin ön orta bölümünün bir tür oluk biçimini almasıyla oluşan ünsüz: s, z, ş, j
ünsüz
Favoriten