It is difficult to find a well paid permanent job.
- İyi ücretli daimi bir iş bulmak zordur.
I took a paid day off yesterday.
- Dün bir gün ücretli izin aldım.
Workers in France receive four weeks of paid vacation each year.
- Fransa'da işçiler her yıl dört haftalık ücretli izin alırlar.
Each employee is entitled to a two week paid vacation per year.
- Her çalışan, yılda iki haftalık ücretli bir tatil yapma hakkına sahiptir.
The food at this restaurant is not good, the prices expensive, and the service lousy. In short, don't go to this restaurant.
- Bu restorandaki yemek iyi değil, ücretler pahalı ve servis berbat. Kısaca bu restorana gitme.
The price includes the postage charge.
- Fiyata posta ücreti dahildir.
How much is the entrance fee?
- Giriş ücreti ne kadardır?
You must pay the admission fee here.
- Buraya giriş ücreti ödemelisiniz.
My monthly wage is 300,000 yen.
- Benim aylık ücret 300.000 yen.
The union was modest in its wage demands.
- Sendika ücret taleplerinde mütevazı idi.
What are the charges in this hotel?
- Bu otelde ücretler nedir?
Are the tip and service charge included?
- Bahşiş ve servis ücreti dahil mi?
The biggest concern is cost.
- En büyük kaygı ücret.
The admission costs six euros but on Sundays it's free.
- Giriş ücreti 6 £ ama Pazar günleri ücretsiz.
You need to pay extra for the batteries.
- Piller için ekstra ücret ödemeniz gerekir.
How much is your hourly pay?
- Saatlik ücretin ne kadar?
The manager advanced him two weeks' wages.
- Yönetici ona iki haftalık ücreti avans verdi.
One-fifth of my wages go to taxes.
- Ücretlerimin beşte biri vergilere gidiyor.
Is there a special rate for this tour?
- Bu tur için özel bir ücret var mı?
I have to pay high rates to the boarding.
- Pansiyona yüksek ücretler ödemek zorundayım.
The fee includes the payment for professional services needed to complete the survey.
- Araştırmayı tamamlamak için gereken mesleki hizmetler ücrete dahildir.
It wasn't my idea to hire him.
- Onu ücretle çalıştırmak benim fikrim değildi.
We've hired Tom to paint our garage.
- Garajımızı boyaması için Tom'u ücretle tuttuk.
The professor who invented it has the right to reasonable remuneration from the university.
- Onu icat eden profesör, üniversiteden makul bir ücret hakkına sahip
I have no objection to paying a special fee if it is necessary.
- Gerekirse özel bir ücret ödeme konusunda herhangi bir itirazım yok.
If necessary, I have no objection to paying a special fee.
- Eğer gerekliyse, özel bir ücret ödemeye hiçbir itirazım olmaz.
I'm not the only one who doesn't have enough money to pay the membership fee.
- Üyelik ücretini ödemek için yeterli paraya sahip olmayan tek kişi ben değilim.
A higher minimum wage can raise earnings and reduce poverty.
- Daha yüksek asgari ücret, kazançları yükseltip yoksulluğu azaltabilir.
What's the minimum salary in Australia?
- Avustralya'da asgari ücret nedir?
What's the minimum salary in Italy?
- İtalya'da asgari ücret nedir?
A higher minimum wage can raise earnings and reduce poverty.
- Daha yüksek asgari ücret, kazançları yükseltip yoksulluğu azaltabilir.
Those who have not paid their dues are asked to see me at the end of class.
- Ücretlerini ödememiş olanların dersin sonunda beni görmeleri isteniyor.