There is nothing to do but apologize.
- Özür dilemekten başka yapacak bir şey yok.
I called Susan to apologize to her, but she hung up on me.
- Ona özür dilemek için Susan'ı aradım fakat o, telefonu yüzüme kapadı.
I'd like to apologise to Volgograd's police.
- Ben Volgograd polisinden özür dilemek istiyorum.
I'd like to apologise on behalf of my son.
- Oğlum adına özür dilemek istiyorum.
I must make an apology to her.
- Ben ona özür dilemeliyim.
There's no need for an apology.
- Özür dilemeye gerek yok.
There is nothing to do but apologize.
- Özür dilemekten başka yapacak bir şey yok.
I called Susan to apologize to her, but she hung up on me.
- Ona özür dilemek için Susan'ı aradım fakat o, telefonu yüzüme kapadı.
I don't like the apologetic undertone of this article.
- Ben bu makalenin özür dileyen tonundan hoşlanmıyorum.
He was apologetic for being absent.
- O, gelmediği için özür diledi.