öylesi

listen to the pronunciation of öylesi
Türkisch - Englisch
such a person; such a thing; someone like that; something like that
such, the like
such

It was such a hot day that we went swimming. - Öylesine sıcak bir gündü ki yüzmeye gittik.

You do such a thing once too often and get punished. - Öylesine bir şeyi bir kez çok sık yaparsın ve cezalandırılırsın.

öyle
so
öyle
{s} such

You do such a thing once too often and get punished. - Öylesine bir şeyi bir kez çok sık yaparsın ve cezalandırılırsın.

It was such a hot day that we went swimming. - Öylesine sıcak bir gündü ki yüzmeye gittik.

öyle
as such

He is a friend and I treat him as such. - O benim bir arkadaşım ve ona öyle davranırım.

He is a famous painter and should be treated as such. - O ünlü bir ressamdır ve öyle davranılmalı.

öyle
thusly
öyle
so that
öyle
accordingly

While I understand what you are saying, I cannot do accordingly. - Söylediklerini anlamama karşın, öyle yapamıyorum.

öyle
like that

I'd never say something like that. - Ben asla öyle bir şey söylemezdim.

I would never say anything like that. - Ben asla öyle bir şey söylemezdim.

öyle
precisely

Tell me precisely why you think so. - Neden öyle düşündüğünü bana tam olarak söyle.

öyle
too

Mm-hm. I think so too. - Mm- hm. Ben de öyle düşünüyorum.

At your age, I would think so, too. - Senin yaşında ben de öyle düşünürdüm.

öyle
thus and so
öyle
arent
Öyle
rather

I would rather die than do such an unfair thing. - Öylesine haksız bir şey yapmaktansa ölmeyi tercih ederim.

Our car is rather old, but so is theirs. - Arabamız oldukça eski ama onlarınki de öyle.

öyle
thus, thusly, so, in that manner
öyle
such ... as that/those, such, (something, someone) like that
öyle
such; so; that; like that
öyle
(Fiili Deyim ) as much
Türkisch - Türkisch
Ona benzer, onun gibisi
öyle
O denli, o kadar, o derece
öyle
O yolda, o biçimde, o tarzda
öyle
Onun gibi olan, ona benzer
öyle
İçinde "ne", "nasıl" gibi sorular bulunan cümlelerin sonuna geldiğinde, o cümlede anlatılan şeyin hoş karşılanmadığını veya ona şaşıldığını anlatır
öyle
Onun gibi olan, ona benzer: "Ben öyle bir şey demedim."- R. H. Karay. O yolda, o biçimde, o tarzda: "
öyle
yle tembel tembel salınışları, birdenbire öyle bir duruşları, arkalarına bir bakışları var ki, insanı çileden çıkarıyor."- Y. K. Karaosmanoğlu. O denli, o kadar, o derece: "Bugünlerde biraz üzüntü içindeysen de, kasavetlenmeyesin öyle."- O. C. Kaygılı. İçinde "ne", "nasıl" gibi sorular bulunan cümlelerin sonuna geldiğinde o cümlede anlatılan şeyin hoş karşılanmadığını veya ona şaşıldığını anlatır
öylesi
Favoriten