övünmek

listen to the pronunciation of övünmek
Türkisch - Englisch
boast
brag

Not to brag, but I just made my first million dollars yesterday. - Övünmek için değil ama ben dün ilk milyon dolarımı kazandım.

Not to brag, but I'm pretty smart. - Övünmek için değil ama ben oldukça zekiyim.

pique oneself on smth
gas
plume oneself upon
sport
glory
to take pride in, be proud of
be proud
(ile) pride oneself
exult
talk big
praise oneself
to praise oneself, boast, brag
plume oneself on
crow
pride oneself on
vapour [Brit.]
to be proud of; to praise oneself on sth, to boast (about/of sth), to brag, to blow one's own trumpet
vapor
be proud of
vaunt
(Fiili Deyim ) boast of
pride
blow one's own horn
rodomontade
gasconade
triumph
(Fiili Deyim ) boast about
{f} vapour
sing one's own praises
övünmek gibi olmasın
without wishing to boast
övünmek gibi olmasın I don't mean
to boast, but
övünmek gibi olmasın ama
with all due modesty
övünme
{i} boast

Despite his achievements, he is very humble and doesn't boast about them. - Başarılarına rağmen, o çok mütevazidir ve onlar hakkında övünmez.

Love is patient, love is kind. It does not envy, it does not boast, it is not proud. - Aşk sabırlıdır, aşk şefkatlidir. Kıskanmaz, övünmez, kibirli değildir.

övünme
exulting
övün
brag of
övün
brag about

I cannot brag about my team. It always loses games. - Takımım hakkında övünemem. O her zaman maçları kaybeder.

It is often the case that people who brag about their intelligence are actually not very intelligent. - Genellikle durum şöyledir; zekalarıyla övünen insanlar gerçekte pek de öyle olmazlar.

övün
blow hard
övün
{f} boast

He never boasted of his success. - O, asla başarısıyla övünmedi.

Tom boasts of never having been defeated in a horse race. - Tom at yarışında asla yenilmemekle övünüyor.

övün
{f} brag

She brags about how well she can cook. - Ne kadar iyi yemek pişirdiği hakkında övünür.

Tom was getting tired of hearing Mary bragging about winning the race. - Tom Mary'nin yarışı kazanması hakkındaki övünmelerinden bıkıyordu.

övün
{f} vaunt
övün
boast of
övün
gasconade
övünme
pride
övünme
jactitation
övünme
exultation
övün
pride on
övünme
self-praise

Self-praise is no recommendation. - Övünme tavsiye edilmez.

övün
rodomontade
övün
prideon
övünme
boasting
övünme
bounce
övünme
bragging

Tom was getting tired of hearing Mary bragging about winning the race. - Tom Mary'nin yarışı kazanması hakkındaki övünmelerinden bıkıyordu.

Tom started bragging about his new car. - Tom yeni arabası hakkında övünmeye başladı.

övünme
brag

Tom was getting tired of hearing Mary bragging about winning the race. - Tom Mary'nin yarışı kazanması hakkındaki övünmelerinden bıkıyordu.

I don't like to brag, but I'm a pretty good clarinetist. - Övünmeyi sevmiyorum ama ben oldukça iyi bir klarnetçiyim.

övünme
vaunt
övünme
big talk
övünme
egotism
övünme
gas
övünme
rodomontade
övünme
blow
övünme
self praise
övünme
fanfaronade
övünme
gasconade
Türkisch - Türkisch
Bir niteliği sebebiyle kendini yücelmiş sayarak bundan abartmalı bir biçimde söz etmek, iftihar etmek: "Sonra oyuncakları ile övünen bir çocuk gibi gülümseyerek ilave ederdi."- Y. K. Karaosmanoğlu
Kendi kendisini övmek, tefahür etmek: "Yaptığı fedakârlıktan övünüyor diye kadına kızardık."- A. Gündüz
Bir niteliği sebebiyle kendini yücelmiş sayarak bundan abartmalı bir biçimde söz etmek, iftihar etmek
Kendi kendisini övmek, tefahür etmek
temeddüh etmek
Övünme
(Osmanlı Dönemi) MÜMACEDE
Övünme
gurur
Övünme
(Osmanlı Dönemi) MÜMAHADE
Övünme
(Osmanlı Dönemi) MÜMAZECE
Övünme
tefahür
övünme
Övünmek işi, kıvanç, iftihar
övünmek
Favoriten