ötesindekiler

listen to the pronunciation of ötesindekiler
Türkisch - Englisch
beyond
The unknown
The hereafter
{p} over, out of reach, before, further
beyond the pale: see pale beyond someone's means: see means beyond your wildest dreams: see dream beyond a joke: see joke. the beyond whatever comes after this life
Past, out of the reach or sphere of; further than; greater than; as, the patient was beyond medical aid; beyond one's strength
{i} world to come, afterlife, world of the dead
You use beyond to introduce an exception to what you are saying. I knew nothing beyond a few random facts
In addition; more
Further away; at a distance; yonder
If something is beyond a place or barrier, it is on the other side of it. They heard footsteps in the main room, beyond a door Beyond is also an adverb. The house had a fabulous view out to the Strait of Georgia and the Rockies beyond
If something happens beyond a particular time or date, it continues after that time or date has passed. Few jockeys continue race-riding beyond the age of 40 = past Beyond is also an adverb. The financing of home ownership will continue through the 1990s and beyond
Further away than
farther along in space or time or degree; "through the valley and beyond"; "to the eighth grade but not beyond"; "will be influential in the 1990s and beyond"
in addition; "agreed to provide essentials but nothing beyond"
on the farther side from the observer; "a pond with a hayfield beyond
Farther along or away
On the further side of; in the same direction as, and further on or away than
Greater than
öte
beyond

The patient was quite beyond help, so that the doctors could do no more. - Hasta yardım almanın ötesindeydi, onun için doktorlar daha fazlasını yapamadı.

Recently, the increasing diversity of computer use has extended far beyond the realms of the office. - Son zamanlarda, bilgisayar kullanımında artan çeşitlilik, ofis alanlarının çok ötesine uzandı.

öte
{e} above

You must, above all, be faithful to your friends. - Her şeyin ötesinde arkadaşlarına sadık olmalısın.

Above and beyond this, he can read Hebrew. - Bunun ötesinde İbranice okuyabilir.

öte
the further side, the other side; the rest, the other; farther, further, beyond
öte
meta
öte
past

The post office is just past the bank. - Postane tam bankanın ötesinde.

öte
far

He went no farther than the gate. - Kapıdan daha öteye gitmedi.

They walked three miles farther. - Onlar üç mil öteye yürüdü.

öte
the other side

Sami was on the other side. - Sami öteki taraftaydı.

öte
over
öte
trans
öte
other, yonder, far (side)
öte
the further side of, the other side of
öte
further
Türkisch - Türkisch

Definition von ötesindekiler im Türkisch Türkisch wörterbuch

Öte
mavera
öte
Konuşanın temel olarak aldığı bir şeyden daha uzak olan yer veya şey, mavera: "Köşklerin biraz ötesinde köy kulübelerine benzer derme çatma evler görülürdü."- R. E. Ünaydın
öte
Bulunulan yere göre karşı yanda olan
öte
Daha fazla, çok
öte
Bir şeyin arkadan gelen bölümü
öte
Bulunulan yere göre karşı yanda olan: "Evimizin bir yanı bahçe, öte yanı sokaktı."- M. Ş. Esendal
öte
Daha uzak
öte
Konuşanın temel olarak aldığı bir şeyden daha uzak olan yer veya şey, mavera
öte
Daha fazla, çok: "Güzel olduğu pek iddia edilmezdi ama, güzellikten de öte güçlü bir çekiciliği vardı."- H. Taner
ötesindekiler
Favoriten