ötekiler

listen to the pronunciation of ötekiler
Türkisch - Englisch
others
everybody else
rest
öteki
other

I know one of them but not the other. - Birini tanıyorum da ötekini değil.

The other team took us lightly. - Öteki takım bizi hafife aldı.

öte
beyond

Some things in life are beyond our ability to control. - Hayatta bazı şeyler kontrol etme yeteneğimizin ötesindedir.

Recently, the increasing diversity of computer use has extended far beyond the realms of the office. - Son zamanlarda, bilgisayar kullanımında artan çeşitlilik, ofis alanlarının çok ötesine uzandı.

öteki
{s} off
öte
{e} above

He is above doing such a thing. - O öyle bir şey yapmanın ötesinde.

You must, above all, be faithful to your friends. - Her şeyin ötesinde arkadaşlarına sadık olmalısın.

öteki
{s} that

This car has a better performance than that one. - Bu araba ötekinden daha iyi bir çalışmaya sahip.

This car has a better performance than that one. - Bu araba ötekinden daha iyi bir performansa sahip.

öte
the further side, the other side; the rest, the other; farther, further, beyond
öte
meta
öte
past

The post office is just past the bank. - Postane tam bankanın ötesinde.

öteki
the further
öte
far

Recently, the increasing diversity of computer use has extended far beyond the realms of the office. - Son zamanlarda, bilgisayar kullanımında artan çeşitlilik, ofis alanlarının çok ötesine uzandı.

The questions involved go far beyond economics. - Söz konusu sorular ekonominin çok ötesine geçiyor.

öteki
second
Öteki
alternate, alternative
öte
the other side

Sami was on the other side. - Sami öteki taraftaydı.

öte
over
öte
trans
öte
other, yonder, far (side)
öte
the further side of, the other side of
öte
further
öteki
far
öteki
the other; the other one; the one over there
öteki
alternate , alternative
öteki
the farther
öteki
the other

I know one of them but not the other. - Birini tanıyorum da ötekini değil.

Mary is not like the other girls. - Mary öteki kızlar gibi değildir.

öteki
the other, the other one, the further (thing, person)
öteki
remaining
öteki
the other one, the one over there
öteki
alternative

It's better than the alternative. - Bu, ötekinden daha iyi.

Türkisch - Türkisch

Definition von ötekiler im Türkisch Türkisch wörterbuch

Öte
mavera
öte
Konuşanın temel olarak aldığı bir şeyden daha uzak olan yer veya şey, mavera: "Köşklerin biraz ötesinde köy kulübelerine benzer derme çatma evler görülürdü."- R. E. Ünaydın
öte
Bulunulan yere göre karşı yanda olan
öte
Daha fazla, çok
öte
Bir şeyin arkadan gelen bölümü
öte
Bulunulan yere göre karşı yanda olan: "Evimizin bir yanı bahçe, öte yanı sokaktı."- M. Ş. Esendal
öte
Daha uzak
öte
Konuşanın temel olarak aldığı bir şeyden daha uzak olan yer veya şey, mavera
öte
Daha fazla, çok: "Güzel olduğu pek iddia edilmezdi ama, güzellikten de öte güçlü bir çekiciliği vardı."- H. Taner
öteki
Sözü edilen veya benzer iki nesneden önem veya konum bakımından uzakta olan
öteki
Bilinenden, sözü edilenden ayrı, öbür, diğer: "Bu iki perdelik bir oyun imiş, bitince ötekini oynayacaklarmış!"- M. Ş. Esendal
öteki
Bilinenden, sözü edilenden ayrı, öbür, diğer
ötekiler
Favoriten