örtücü

listen to the pronunciation of örtücü
Türkisch - Englisch
(Fotoğrafçılık) shutter
(Aydınlatma) louver
(Aydınlatma) louvre
örtü
cover

Look at that mountain which is covered with snow. - Karlarla örtülü şu dağa bak.

Women really are quite dangerous. The more I think about this, the more I'm able to understand the reasoning behind face covering. - Kadınlar gerçekten oldukça tehlikeliler. Bu konuda ne kadar çok düşünürsem, o kadar çok yüz örtüsünün arkasındaki nedeni anlayabileceğim.

örtü
{i} coat
örtü
blanket

Sami was still covered by that blanket. - Sami hâlâ o battaniyeyle örtülüydü.

A blanket of silence fell over everyone when they heard the disappointing announcement. - Hayal kırıklığına uğratıcı duyuruyu duyduklarında herkese bir sessizlik örtüsü düştü.

örtü
{i} cope
örtü
top
örtü
cloth

They covered the table with a cloth. - Onlar masaya örtü örttüler.

She spread a cloth over the table. - Masaya bir örtü serdi.

örtü
covering

Women really are quite dangerous. The more I think about this, the more I'm able to understand the reasoning behind face covering. - Kadınlar gerçekten oldukça tehlikeliler. Bu konuda ne kadar çok düşünürsem, o kadar çok yüz örtüsünün arkasındaki nedeni anlayabileceğim.

Fadil was simply covering his own tracks. - Fadıl basitçe kendi izlerini örtüyordu.

örtü
hood
odak düzlemi örtücü
(Fotoğrafçılık) focal plane shutter
perde örtücü
(Fotoğrafçılık) focal plane shutter
örtü
{i} veil

Criticism of elitism is often a veiled attack on intellectualism. - Elitizm in eleştirisi genellikle entellektüelizm üzerine örtülü bir saldırıdır.

It was night, and a veil of darkness covered the streets. - Geceydi ve bir karanlık örtüsü bütün sokakları kapladı.

örtü
(Anatomi) tegmen
örtü
(Fotoğrafçılık) vignette
örtü
carpet
örtü
(Denizbilim) coverage
örtü
(İnşaat) revetment
örtü
pile
örtü
cozy
örtü
screen
örtü
quilt
örtü
cowl
örtü
jacket
örtü
cosy
örtü
canopy
örtü
nappe
örtü
rug
örtü
shroud
örtü
wrap
örtü
mantle
örtü
top dressing
örtü
{i} veiling
örtü
mask
örtü
spread

She spread a cloth over the table. - Masaya bir örtü serdi.

Kate spread the cloth over the table. - Kate örtüyü masanın üstüne yaydı.

örtü
coverts
yaprak örtücü
(Fotoğrafçılık) between-the-lens-shutter
örtü
throw
örtü
garment
örtü
(yer) nappe
örtü
covering, cover, wrap; roof
örtü
wrapper
örtü
overlay
örtü
caparison
örtü
layout
örtü
secundine
örtü
cloak
örtü
envelope
örtü
any cloth covering (e.g. headscarf, tablecloth, bedspread)
örtü
{i} coating
örtü
slipcover
örtü
overburden
örtü
{i} drapery
örtü
vesture
örtü
coverlet
Türkisch - Türkisch
(Osmanlı Dönemi) KENİF
obtüratör
Örtü
(Osmanlı Dönemi) SEMAVE
Örtü
kuvertür
Örtü
(Osmanlı Dönemi) PUŞİDE
örtü
Örtmek için kullanılan şey
örtü
Yapılarda çatı, dam
örtü
Örtmek için kullanılan şey: "Hekim, hastanın üstündeki örtüyü açtı."- M. Ş. Esendal
örtü
Bir petrol yatağını örten geçirimsiz oluşuk
örtü
Kapak
örtü
mizar
örtü
puşide
örtücü
Favoriten