Look at that mountain which is covered with snow.
- Karlarla örtülü şu dağa bak.
Women really are quite dangerous. The more I think about this, the more I'm able to understand the reasoning behind face covering.
- Kadınlar gerçekten oldukça tehlikeliler. Bu konuda ne kadar çok düşünürsem, o kadar çok yüz örtüsünün arkasındaki nedeni anlayabileceğim.
Sami was still covered by that blanket.
- Sami hâlâ o battaniyeyle örtülüydü.
A blanket of silence fell over everyone when they heard the disappointing announcement.
- Hayal kırıklığına uğratıcı duyuruyu duyduklarında herkese bir sessizlik örtüsü düştü.
They covered the table with a cloth.
- Onlar masaya örtü örttüler.
She spread a cloth over the table.
- Masaya bir örtü serdi.
Women really are quite dangerous. The more I think about this, the more I'm able to understand the reasoning behind face covering.
- Kadınlar gerçekten oldukça tehlikeliler. Bu konuda ne kadar çok düşünürsem, o kadar çok yüz örtüsünün arkasındaki nedeni anlayabileceğim.
Fadil was simply covering his own tracks.
- Fadıl basitçe kendi izlerini örtüyordu.
Criticism of elitism is often a veiled attack on intellectualism.
- Elitizm in eleştirisi genellikle entellektüelizm üzerine örtülü bir saldırıdır.
It was night, and a veil of darkness covered the streets.
- Geceydi ve bir karanlık örtüsü bütün sokakları kapladı.
She spread a cloth over the table.
- Masaya bir örtü serdi.
Kate spread the cloth over the table.
- Kate örtüyü masanın üstüne yaydı.