In large cities, in London for instance, there is heavy smog.
- Büyük şehirlerde, örneğin Londra'da, ağır dumanlı sis var.
We have many things in common: hobbies, educational backgrounds, for instance.
- Ortak çok şeyimiz var: örneğin hobilerimiz, eğitim durumu.
The cones of the jack pine, for example, do not readily open to release their seeds until they have been subjected to great heat.
- Jack çamı kozalakları, örneğin, büyük bir ısıya maruz kalıncaya kadar tohumlarını bırakmak için kolayca açılmazlar.
Japan is full of beautiful cities. Kyoto and Nara, for example.
- Japonya güzel kentlerle doludur. Örneğin Kyoto ve Nara.
He likes strange animals such as snakes, for example.
- O, örneğin yılanlar gibi garip hayvanları seviyor.
Tiny animals such as krill eat plankton.
- Küçük hayvanlar, örneğin kriller plankton yerler.
Tiny animals such as krill eat plankton.
- Küçük hayvanlar, örneğin kriller plankton yerler.
Tom and Mary went on a safari and saw many animals, such as lions, giraffes, zebras, and hippopotamuses.
- Tom ve Mary safariye gittiler ve örneğin aslanlar, zürafalar, zebralar ve su aygırları gibi birçok hayvanı gördüler.