ör

listen to the pronunciation of ör
Türkisch - Englisch
{f} knitted

She wore a sweater that she'd knitted herself. - Kendi ördüğü kazağı giydi.

She knitted her father a sweater. - Babasına bir kazak ördü.

{f} plait
{f} braid

Would you like me to braid your hair? - Saçını örmemi ister misin?

Let me braid your hair for you. - Senin için saçını öreyim.

{f} knitting

My sister has been knitting since this morning. - Kız kardeşim bu sabahtan beri örgü örüyor.

She put her knitting aside and stood up. - Örgüsünü bir kenara koydu ve ayağa kalktı.

{f} tat

I am adding examples to Tatoeba. - Tatoeba'ya örnekler ekliyorum.

Mary thought to herself that she ought to buy a new cover for the ironing board since the old one was getting pretty tattered. - Mary eskisi oldukça yırtık pırtık olduğundan dolayı ütü masası için yeni bir örtü alması gerektiğini düşündü.

{f} braiding
darn
knit

She knit him a sweater. - O ona bir kazak ördü.

She was busy with her knitting. - O, örgüsüyle meşguldü.

pleach
Türkisch - Türkisch
Geniş bir görüş sağlamak için yüksek bir yere yapılan küçük kule ya da bahçe köşkü
çit, perde
ör
Favoriten