önyargı

listen to the pronunciation of önyargı
Türkisch - Englisch
prejudice

I don't have a prejudice against foreign workers. - Yabancı işçilere karşı bir önyargım yok.

His opinion is free from prejudice. - Onun görüşü önyargısızdır.

bias

Tom seems to be biased. - Tom önyargılı görünüyor.

We think our boy is brilliant. Of course, we might be biased. - Oğlumuzun çok parlak olduğunu düşünüyoruz. Elbette ki önyargıyla böyle düşünüyor olabiliriz.

prejudgment
preconception
preconceived opinion
prejudice, preconception, bias peşin hüküm
prejudgement [Brit.]
forejudgment
jaundice
forejudgement
prepossession
{i} prejudgement
partipris
önyargılar
preconceptions
önyargılar
prejudices

We should not be influenced in our decisions by our prejudices. - Kararlarımızda önyargılarımızdan etkilenmemeliyiz.

Your prejudices are showing. - Önyargılarınız gösteriyor.

etnik önyargı
ethnic prejudice
sosyoekonomik önyargı
(Pisikoloji, Ruhbilim) socioeconomic bias
yerel önyargı
(Politika, Siyaset) local prejudice
Türkisch - Türkisch
peşin hüküm, peşin yargı
önyargı
Favoriten