People here are very prejudiced.
- Burada insanlar çok önyargılı.
He was prejudiced against women drivers.
- Kadın sürücülere karşı önyargılıydı.
She has a strong bias against abstract painting.
- Onun soyut resme karşı güçlü bir önyargısı var.
We think our boy is brilliant. Of course, we might be biased.
- Oğlumuzun çok parlak olduğunu düşünüyoruz. Elbette ki önyargıyla böyle düşünüyor olabiliriz.
Your prejudices are showing.
- Önyargılarınız gösteriyor.
We should not be influenced in our decisions by our prejudices.
- Kararlarımızda önyargılarımızdan etkilenmemeliyiz.