People here are very prejudiced.
- Burada insanlar çok önyargılı.
He was prejudiced against women drivers.
- Kadın sürücülere karşı önyargılıydı.
I think Tom is biased.
- Tom'un önyargılı olduğunu düşünüyorum.
Tom seems to be biased.
- Tom önyargılı görünüyor.
Your prejudices are showing.
- Önyargılarınız gösteriyor.
The prejudices against Québec exist due to its linguistic intransigence.
- Dilsel uyuşmazlık nedeniyle Quebec'e karşı önyargılar vardır.