This problem is only of secondary importance.
- Bu problem sadece ikincil derecede önemli.
They know the importance of protecting the earth.
- Dünyayı korumanın önemini biliyorlar.
It doesn't have any significance.
- Bunun herhangi bir önemi yok.
Today I will be speaking about the significance of sports in modern society.
- Bugün modern toplumda sporun önemi hakkında konuşacağım.
Tom brought up an interesting point during the meeting.
- Tom toplantı sırasında önemli bir konudan bahsettti.
That's interesting, but not important.
- Bu ilginç ama önemli değil.
It doesn't matter whether you answer or not.
- Cevap verip vermemenin önemi yok.
It doesn't matter whether you answer or not.
- Cevap verip vermemem önemli değil.
I think the consequences are fairly significant.
- Sonuçların oldukça önemli olduğunu düşünüyorum.
They're of no consequence.
- Onların hiç önemi yok.
We should not place too much emphasis on money.
- Paraya çok fazla önem vermemeliyiz.
He put great emphasis on this point.
- Bu konuya çok önem verdi.
If we’re truly a nation of family values, we wouldn’t put up with the fact that many women can’t even get a paid day off to give birth.
- Eğer gerçekten aile değerlerine önem veren bir milletsek, çoğu kadının doğum yapmak için ücretli izin bile alamadığı gerçeğine katlanmazdık.
Television could be an important source of culture, and its educational broadcasts are valued in many schools.
- Televizyon önemli bir kültür kaynağı olabilir, ve eğitim yayınlarına birçok okulda değer verilmektedir.
Mushrooms contain significant amounts of minerals.
- Mantarlar önemli miktarda mineral içerirler.
Travelling causes a significant amount of pollution.
- Seyahat etmek önemli miktarda kirliliğe neden olur.
I realized that I had grown up when I started heeding my parents' advice.
- Ben ailemin tavsiyesini önemsemeye başladığımda büyüdüğümü fark ettim.
It's important to take cultural relativism into account before judging another culture.
- Başka bir kültürü yargılamadan önce kültürel göreceliği hesaba katmak önemlidir.
Such a thing is of no account.
- Böyle bir şey hiç önemli değil.
Intonation is very important. It can completely change the meaning.
- Tonlama çok önemlidir. Anlamı tamamen değiştirebilir.
The teacher stressed the importance of taking notes.
- Öğretmen not almanın önemini vurguladı.
There were important notes in that notebook.
- O not defterinde önemli notlar vardı.
The most precious thing in life is moments.
- Hayattaki en önemli şey anlardır.
That's the least of our problems at the moment.
- Bu, şu an için sorunlarımız arasında en önemsiz olanı.
He laid stress on the importance of being punctual.
- Dakik olmanın önemine vurgu yaptı.
The teacher stressed the importance of daily practice.
- Öğretmen günlük çalışmanın önemini vurguladı.
Sugary drinks have no nutritional value and contribute significantly to weight gain.
- Şekerli içeceklerin hiçbir besin değeri yoktur ve kilo almaya önemli ölçüde etki ederler.
His opinions carry weight.
- Onun fikirleri önemlidir.
We regard him as an important man.
- Onu önemli bir insan olarak görüyoruz.
Scientists regard the discovery as important.
- Bilim adamları keşfe önemli gözüyle bakıyor.
In judo, technique is more important than strength.
- Judoda teknik, güçten daha önemlidir.
It is important to strengthen the foundation.
- Temeli güçlendirmek önemlidir.
I have an important role.
- Önemli bir rolüm var.
Water is important for people.
- Su, insanlar için önemlidir.