That men do not learn very much from the lessons of history is the most important of all the lessons that history has to teach.
- İnsanoğlunun tarih derslerinden çok şey öğrenmemesi tarihin öğretmek zorunda olduğu tüm derslerin en önemlisidir.
Most important is that you think for yourself.
- En önemlisi kendin için düşünüyor olmandır.
You must bring home to him the importance of the matter.
- Meselenin önemini ona iyice anlatmalısın.
The importance of music is underrated.
- Müziğin önemi küçümsenmiştir.
The familiar place had a new significance for her.
- Tanıdık bir yer onun için yeni bir öneme sahipti.
Today I will be speaking about the significance of sports in modern society.
- Bugün modern toplumda sporun önemi hakkında konuşacağım.
That's interesting, but not important.
- Bu ilginç ama önemli değil.
Tom brought up an interesting point during the meeting.
- Tom toplantı sırasında önemli bir konudan bahsettti.
It doesn't matter what he said.
- Söylediği şeyin hiçbir önemi yok.
You must bring home to him the importance of the matter.
- Meselenin önemini ona iyice anlatmalısın.
They're of no consequence.
- Onların hiç önemi yok.
It is important to emphasize that the consequences are not the same.
- Sonuçların aynı olmadığını vurgulamak önemlidir.
We should not place too much emphasis on money.
- Paraya çok fazla önem vermemeliyiz.
He put emphasis on the importance of the exercise.
- O, egzersizin önemi üzerine vurgu yaptı.
Sugary drinks have no nutritional value and contribute significantly to weight gain.
- Şekerli içeceklerin hiçbir besin değeri yoktur ve kilo almaya önemli ölçüde etki ederler.
Television could be an important source of culture, and its educational broadcasts are valued in many schools.
- Televizyon önemli bir kültür kaynağı olabilir, ve eğitim yayınlarına birçok okulda değer verilmektedir.
It's a substantial amount of money.
- O önemli miktarda bir para.
The amount of money we collected was insignificant.
- Topladığımız paranın miktarı önemsizdi.
I realized that I had grown up when I started heeding my parents' advice.
- Ben ailemin tavsiyesini önemsemeye başladığımda büyüdüğümü fark ettim.
Such a thing is of no account.
- Böyle bir şey hiç önemli değil.
It's important to take cultural relativism into account before judging another culture.
- Başka bir kültürü yargılamadan önce kültürel göreceliği hesaba katmak önemlidir.
Intonation is very important. It can completely change the meaning.
- Tonlama çok önemlidir. Anlamı tamamen değiştirebilir.
The teacher stressed the importance of taking notes.
- Öğretmen not almanın önemini vurguladı.
There were important notes in that notebook.
- O not defterinde önemli notlar vardı.
I've got something more important on my mind at the moment.
- Şu anda aklımda daha önemli bir şey var.
We shared happy and important moments.
- Mutlu ve önemli anlarımızı paylaştık.
Tom is under considerable stress.
- Tom önemli stress altında.
It is important to stress that the consequences are not the same.
- Sonuçların aynı olmadığını vurgulamak önemlidir.
His opinions carry weight.
- Onun fikirleri önemlidir.
Sugary drinks have no nutritional value and contribute significantly to weight gain.
- Şekerli içeceklerin hiçbir besin değeri yoktur ve kilo almaya önemli ölçüde etki ederler.
Scientists regard the discovery as important.
- Bilim adamları keşfe önemli gözüyle bakıyor.
We regard him as an important man.
- Onu önemli bir insan olarak görüyoruz.
An important quality of steel is its strength.
- Çelik hakkında önemli bir kalite onun gücüdür.
In judo, technique is more important than strength.
- Judoda teknik, güçten daha önemlidir.
Water is important for people.
- Su, insanlar için önemlidir.
Recycling paper is very important.
- Kâğıdı geri dönüştürmek çok önemlidir.