Most important is that you think for yourself.
- En önemlisi kendin için düşünüyor olmandır.
Most importantly, the borrowing rates are going up.
- En önemlisi, faizler tırmanıyor.
This problem is only of secondary importance.
- Bu problem sadece ikincil derecede önemli.
You must bring home to him the importance of the matter.
- Meselenin önemini ona iyice anlatmalısın.
Today I will be speaking about the significance of sports in modern society.
- Bugün modern toplumda sporun önemi hakkında konuşacağım.
Did that have any special significance?
- Onun herhangi özel bir önemi var mıydı?
That's interesting, but not important.
- Bu ilginç ama önemli değil.
Tom brought up an interesting point during the meeting.
- Tom toplantı sırasında önemli bir konudan bahsettti.
It doesn't matter whether you answer or not.
- Cevap verip vermemenin önemi yok.
You must bring home to him the importance of the matter.
- Meselenin önemini ona iyice anlatmalısın.
I think the consequences are fairly significant.
- Sonuçların oldukça önemli olduğunu düşünüyorum.
They're of no consequence.
- Onların hiç önemi yok.
He put emphasis on the importance of the exercise.
- O, egzersizin önemi üzerine vurgu yaptı.
He put great emphasis on this point.
- Bu konuya çok önem verdi.
Sugary drinks have no nutritional value and contribute significantly to weight gain.
- Şekerli içeceklerin hiçbir besin değeri yoktur ve kilo almaya önemli ölçüde etki ederler.
If we’re truly a nation of family values, we wouldn’t put up with the fact that many women can’t even get a paid day off to give birth.
- Eğer gerçekten aile değerlerine önem veren bir milletsek, çoğu kadının doğum yapmak için ücretli izin bile alamadığı gerçeğine katlanmazdık.
The amount of money we collected was insignificant.
- Topladığımız paranın miktarı önemsizdi.
A considerable amount of money was appropriated for the national defense.
- Önemli miktarda para ulusal savunma için tahsis edilmiştir.
I realized that I had grown up when I started heeding my parents' advice.
- Ben ailemin tavsiyesini önemsemeye başladığımda büyüdüğümü fark ettim.
Such a thing is of no account.
- Böyle bir şey hiç önemli değil.
It's important to take cultural relativism into account before judging another culture.
- Başka bir kültürü yargılamadan önce kültürel göreceliği hesaba katmak önemlidir.
Intonation is very important. It can completely change the meaning.
- Tonlama çok önemlidir. Anlamı tamamen değiştirebilir.
There were important notes in that notebook.
- O not defterinde önemli notlar vardı.
The teacher stressed the importance of taking notes.
- Öğretmen not almanın önemini vurguladı.
The most precious thing in life is moments.
- Hayattaki en önemli şey anlardır.
We shared happy and important moments.
- Mutlu ve önemli anlarımızı paylaştık.
The teacher stressed the importance of daily practice.
- Öğretmen günlük çalışmanın önemini vurguladı.
It is important to stress that the consequences are not the same.
- Sonuçların aynı olmadığını vurgulamak önemlidir.
His opinions carry weight.
- Onun fikirleri önemlidir.
Sugary drinks have no nutritional value and contribute significantly to weight gain.
- Şekerli içeceklerin hiçbir besin değeri yoktur ve kilo almaya önemli ölçüde etki ederler.
We regard him as an important man.
- Onu önemli bir insan olarak görüyoruz.
Scientists regard the discovery as important.
- Bilim adamları keşfe önemli gözüyle bakıyor.
An important quality of steel is its strength.
- Çelik hakkında önemli bir kalite onun gücüdür.
It is important to strengthen the foundation.
- Temeli güçlendirmek önemlidir.
I have an important role.
- Önemli bir rolüm var.
Recycling paper is very important.
- Kâğıdı geri dönüştürmek çok önemlidir.