This problem is only of secondary importance.
- Bu problem sadece ikincil derecede önemli.
The importance of music is underrated.
- Müziğin önemi küçümsenmiştir.
The familiar place had a new significance for her.
- Tanıdık bir yer onun için yeni bir öneme sahipti.
Did that have any special significance?
- Onun herhangi özel bir önemi var mıydı?
It is impossible to overemphasize its importance.
- Onun önemini önemle vurgulamak imkansızdır.
That's interesting, but not important.
- Bu ilginç ama önemli değil.
Tom brought up an interesting point during the meeting.
- Tom toplantı sırasında önemli bir konudan bahsettti.
It doesn't matter whether you answer or not.
- Cevap verip vermemenin önemi yok.
It doesn't matter whether you answer or not.
- Cevap verip vermemem önemli değil.
I think the consequences are fairly significant.
- Sonuçların oldukça önemli olduğunu düşünüyorum.
They're of no consequence.
- Onların hiç önemi yok.
He put great emphasis on spoken English.
- Konuşulan İngilizceye büyük önem verdi.
He put emphasis on the importance of the exercise.
- O, egzersizin önemi üzerine vurgu yaptı.
Sugary drinks have no nutritional value and contribute significantly to weight gain.
- Şekerli içeceklerin hiçbir besin değeri yoktur ve kilo almaya önemli ölçüde etki ederler.
Moral values are important in society.
- Ahlaki değerler toplumda önemlidir.
Mushrooms contain significant amounts of minerals.
- Mantarlar önemli miktarda mineral içerirler.
It's a substantial amount of money.
- O önemli miktarda bir para.
I realized that I had grown up when I started heeding my parents' advice.
- Ben ailemin tavsiyesini önemsemeye başladığımda büyüdüğümü fark ettim.
The problem is important on that account.
- Sorun, o nedenle önemlidir.
It's important to take cultural relativism into account before judging another culture.
- Başka bir kültürü yargılamadan önce kültürel göreceliği hesaba katmak önemlidir.
Intonation is very important. It can completely change the meaning.
- Tonlama çok önemlidir. Anlamı tamamen değiştirebilir.
The teacher stressed the importance of taking notes.
- Öğretmen not almanın önemini vurguladı.
There were important notes in that notebook.
- O not defterinde önemli notlar vardı.
I've got something more important on my mind at the moment.
- Şu anda aklımda daha önemli bir şey var.
We shared happy and important moments.
- Mutlu ve önemli anlarımızı paylaştık.
He laid stress on the importance of being punctual.
- Dakik olmanın önemine vurgu yaptı.
It is important to stress that the consequences are not the same.
- Sonuçların aynı olmadığını vurgulamak önemlidir.
Sugary drinks have no nutritional value and contribute significantly to weight gain.
- Şekerli içeceklerin hiçbir besin değeri yoktur ve kilo almaya önemli ölçüde etki ederler.
His opinions carry weight.
- Onun fikirleri önemlidir.
We regard him as an important man.
- Onu önemli bir insan olarak görüyoruz.
Scientists regard the discovery as important.
- Bilim adamları keşfe önemli gözüyle bakıyor.
An important quality of steel is its strength.
- Çelik hakkında önemli bir kalite onun gücüdür.
An important characteristic of steel is its strength.
- Çeliğin önemli bir özelliği onun gücüdür.
Terrorism is the most important factor for the division of a country and the creation of autonomous regions.
- Terörizm, bir ülkenin bölünmesi ve ayrılıkçı bölgelerin oluşumu için en önemli faktördür.
Recycling paper is very important.
- Kâğıdı geri dönüştürmek çok önemlidir.