This problem is only of secondary importance.
- Bu problem sadece ikincil derecede önemli.
He put emphasis on the importance of the exercise.
- O, egzersizin önemi üzerine vurgu yaptı.
The familiar place had a new significance for her.
- Tanıdık bir yer onun için yeni bir öneme sahipti.
Your blade... Do you know its significance?
- Senin kılıcın. Onun önemini biliyor musun?
No matter what I tried, Ken wouldn't do what I told him to do.
- Ne kadar çabalarsam çabalayayım önemi yok, Ken ona yapmasını söylediğim şeyi yapmadı.
No matter how many times I've been shown, I just can't learn how to tie a tie.
- Bana kaç kez gösterilirse gösterilsin önemi yok, ben sadece kravat bağlamayı öğrenemiyorum.
It doesn't matter what I believe.
- Neye inandığımın önemi yok.
It doesn't matter whether you answer or not.
- Cevap verip vermemenin önemi yok.
Tom brought up an interesting point during the meeting.
- Tom toplantı sırasında önemli bir konudan bahsettti.
That's interesting, but not important.
- Bu ilginç ama önemli değil.
You must bring home to him the importance of the matter.
- Meselenin önemini ona iyice anlatmalısın.
It doesn't matter what he said.
- Söylediği şeyin hiçbir önemi yok.
They're of no consequence.
- Onların hiç önemi yok.
It is important to emphasize that the consequences are not the same.
- Sonuçların aynı olmadığını vurgulamak önemlidir.
He put great emphasis on this point.
- Bu konuya çok önem verdi.
He placed emphasis on the importance of education.
- O, eğitimin önemini vurguladı.
Moral values are important in society.
- Ahlaki değerler toplumda önemlidir.
Sugary drinks have no nutritional value and contribute significantly to weight gain.
- Şekerli içeceklerin hiçbir besin değeri yoktur ve kilo almaya önemli ölçüde etki ederler.
Mushrooms contain significant amounts of minerals.
- Mantarlar önemli miktarda mineral içerirler.
It's a substantial amount of money.
- O önemli miktarda bir para.
I realized that I had grown up when I started heeding my parents' advice.
- Ben ailemin tavsiyesini önemsemeye başladığımda büyüdüğümü fark ettim.
It's important to take cultural relativism into account before judging another culture.
- Başka bir kültürü yargılamadan önce kültürel göreceliği hesaba katmak önemlidir.
The problem is important on that account.
- Sorun, o nedenle önemlidir.
Intonation is very important. It can completely change the meaning.
- Tonlama çok önemlidir. Anlamı tamamen değiştirebilir.
There were important notes in that notebook.
- O not defterinde önemli notlar vardı.
The teacher stressed the importance of taking notes.
- Öğretmen not almanın önemini vurguladı.
That's the least of our problems at the moment.
- Bu, şu an için sorunlarımız arasında en önemsiz olanı.
The most precious thing in life is moments.
- Hayattaki en önemli şey anlardır.
It is important to stress that the consequences are not the same.
- Sonuçların aynı olmadığını vurgulamak önemlidir.
The teacher stressed the importance of taking notes.
- Öğretmen not almanın önemini vurguladı.
Sugary drinks have no nutritional value and contribute significantly to weight gain.
- Şekerli içeceklerin hiçbir besin değeri yoktur ve kilo almaya önemli ölçüde etki ederler.
His opinions carry weight.
- Onun fikirleri önemlidir.
Scientists regard the discovery as important.
- Bilim adamları keşfe önemli gözüyle bakıyor.
We regard him as an important man.
- Onu önemli bir insan olarak görüyoruz.
In judo, technique is more important than strength.
- Judoda teknik, güçten daha önemlidir.
It is important to strengthen the foundation.
- Temeli güçlendirmek önemlidir.
Water is important for people.
- Su, insanlar için önemlidir.
I have an important role.
- Önemli bir rolüm var.