öncekiler

listen to the pronunciation of öncekiler
Türkisch - Englisch

Definition von öncekiler im Türkisch Englisch wörterbuch

önceki
former

With deep and reverent awe I replaced the candelabrum in its former position. - Derin ve saygılı huşuyla şamdanı önceki yerine koydum.

The former Italian currency was the lira and its symbol was ₤. It's not related to the Turkish lira. - Daha önceki İtalyan para birimi liradır.ve onun sembolü £ dır.O Türk lirasıyla ilgili değildir.

önce
ago

Marilyn Monroe died 33 years ago. - Marilyn Monroe, 33 yıl önce öldü.

A long time ago, there was a bridge here. - Uzun zaman önce, burada bir köprü vardı.

önce
first

One will be judged by one's appearance first of all. - Bir insan her şeyden önce görünümü ile değerlendirilecektir.

One is judged by one's speech first of all. - Bir insan her şeyden önce konuşması ile değerlendirilir.

önce
(İnşaat) before

Before going to study in Paris, I must brush up on my French. - Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.

I showered before breakfast. - Kahvaltıdan önce duş aldım.

önceki
previous

I had lost a camera in the previous day. - Ben önceki gün bir kamera kaybettim.

I met him on the previous day. - Onunla önceki gün tanıştım.

önceki
{s} last

In Esperanto, the syllable before the last one is always stressed. - Esperantoda, sonuncusundan önceki hece daima vurgulanır.

We had less snow this winter than last. - Bu kış öncekinden daha az kar var.

önceki
ex
önce
first, at first, firstly, initially; before; ago
önce
firstly

Firstly, happiness is related to money. - Öncelikle, mutluluk para ile ilgilidir.

Firstly, we mustn't be selfish. - Her şeyden önce bencil olmamalıyız.

önce
ante

The conquest of İstanbul antedates the discovery of America. - İstanbul'un fethi, Amerika'nın keşfinden önce gelir.

Tom connected the TV to the antenna that the previous owner of his house had mounted on the roof. - Tom TV'yi evin önceki sahibinin çatıya monte ettiği antene bağladı.

önceki
antecedent
önceki
preceding, former, ex, previous, back, preceding, foregoing
önceki
past

I think that I was a princess in a past life. - Bence ben önceki hayatımda bir prensestim.

önceki
before

The accident took place the day before yesterday. - Kaza, önceki gün gerçekleşti.

The accident happened the day before yesterday. - Kaza, önceki gün oldu.

önce
pre-

The pre-Islamic Arabs were nomads. - İslam öncesi Araplar göçebeydiler.

What's your pre-tax income? - Senin vergi öncesi gelirin nedir?

önce
beforehand

Let's get things ready beforehand. - İşleri önceden hazırlayalım.

I know better than to climb mountains in winter without making all necessary preparations beforehand. - Önceden tüm hazırlıkları yapmadan kışın dağlara tırmanacak kadar aptal değilim.

önce
before time
önce
to start with

To start with, I must thank you for your help. - Öncelikle yardımınız için size teşekkür etmeliyim.

To start with, who is that man? - Her şeyden önce, o adam kim?

önce
initially
önce
for one thing

For one thing, I don't have any money. For another, I don't have the time. - Öncelikle, hiç param yok. ikinci olarak, zamanım yok.

For one thing he is lazy, for another he drinks. - Öncelikle o tembeldir, diğer taraftan içki içer.

önce
epi-
önceki
prev

Complete the following form to know who you could have been in a previous life. - Önceki hayatınızda kim olabileceğinizi öğrenmek için aşağıdaki formu doldurunuz.

Tom has been hunting for a job since he lost his previous job last year. - Geçen yıl bir önceki işini kaybettiğinden beri, Tom bir iş aramaktadır.

önceki
(Askeri) predecessor
önceki
exparte
önceki
early
önceki
(Bilgisayar) prev page
önceki
(Bilgisayar) back

Although I came back late from the party last night, I was as fresh as a daisy in the morning. - Önceki gece partiden geç dönmeme rağmen sabah bir papatya kadar dinçtim.

When did you return? I came back the day before yesterday. - Ne zaman döndün? Ben önceki gün geri döndüm.

önceki
(Bilgisayar) during the previous

Has your neck thickened during the previous year? - Boynun bir önceki yılda kalınlaştı mı?

önceki
(Bilgisayar) preset
önce
at first

At first, I mistook him for your brother. - Önce onu erkek kardeşinle karıştırdım.

At first the job looked good to Tom, but later it became tiresome. - Önceleri iş, Tom'a iyi göründü fakat daha sonra iş yorucu oldu.

önce
a priori

That's clearly not a priority. - O açıkça bir öncelik değil

Tell Tom it's a priority. - Tom'a bunun bir öncelik olduğunu söyle.

önceki
prior

There were no prior warnings. - Önceki uyarılar yoktu.

No prior experience is required. - Önceki deneyim gerekli değildir.

önceki
old
önceki
preceding

The essential points of my argument have been expressed in the preceding pages. - Benim görüşümün temel noktasını önceki sayfalarda ifade ettim.

The following sentence is true. The preceding sentence is false. - Aşağıdaki cümle doğrudur. Önceki cümle yanlış.

önceki
precedent
önceki
foregoing
önceki
initial
önceki
ante

Tom connected the TV to the antenna that the previous owner of his house had mounted on the roof. - Tom TV'yi evin önceki sahibinin çatıya monte ettiği antene bağladı.

önceki
pro

If you don't eat breakfast, you'll probably be hungry during the morning and won't be as efficient at work as you could be. - Eğer kahvaltı yapmazsanız, büyük olasılıkla sabah acıkırsınız ve işinizde önceki gibi verimli olmazsınız.

önce
above

Television shows violence, which influences, above all, younger people. - Televizyon şiddet gösteriyor, her şeyden önce daha genç insanları etkiler.

They want, above all things, to live in peace. - Onlar, her şeyden önce, barış içinde yaşamak istiyor.

önceki
the previous one
önce
ere

This statue was erected ten years ago. - Bu anıt on yıl önce dikildi.

That building was erected five years ago, I think. - O bina sanırım beş yıl önce inşa edildi.

önce
prior

I'm sorry, but I have a prior engagement. - Üzgünüm, fakat önceden verilmiş sözüm var.

Freshness is our top priority. - Tazelik bizim önceliğimizdir.

önce
first, at first
önce
afore
önce
early

In the first place it's necessary for you to get up early. - Öncelikle erken kalkman gerekiyor.

Could you tell Tom to come to work an hour early tomorrow? - Tom'a yarın bir saat önce işe gelmesini söyleyebilir misin?

önce
pro

The student has already solved all the problems. - Öğrenci tüm problemleri daha önce çözdü.

Check the enemy's progress before they reach the town. - Düşman kasabaya ulaşmadan önce, onların ilerlemesini durdurun.

önce
before, ago
önce
before ...: tatilden önce before the vacation
önce
prior to

Prior to your arrival, he left for London. - Senin varışından önce, o, Londra'ya gitti.

All the arrangements should be made prior to our departure. - Tüm düzenlemeler bizim kalkmadan önce yapılmalıdır.

önce
in advance

Please inform me of your absence in advance. - Lütfen yokluğunuzu önceden bana bildiriniz.

You may as well say it to him in advance. - Siz de ona önceden diyebilirsiniz.

önce
back

I expect her to come back before lunch. - Onun öğle yemeğinden önce geri gelmesini bekliyorum.

I've got to take my library books back before January 25th. - 25 Ocaktan önce kütüphane kitaplarımı geri götürmek zorundayım.

önce
pre

Has your neck thickened during the previous year? - Boynun bir önceki yılda kalınlaştı mı?

It would be to your advantage to prepare questions in advance. - Soruları önceden hazırlamak senin yararına olur.

önce
the preceding period of time; the past
önce
epi
önceki
quondam
önceki
the former

Love is above money. The latter can't give as much happiness as the former. - Sevgi paranın üstündedir. Sonraki önceki kadar çok mutluluk veremez.

The former Italian currency was the lira and its symbol was ₤. It's not related to the Turkish lira. - Daha önceki İtalyan para birimi liradır.ve onun sembolü £ dır.O Türk lirasıyla ilgili değildir.

önceki
hereinabove
önceki
anterior
önceki
pristine
önceki
pre

Has your neck thickened during the previous year? - Boynun bir önceki yılda kalınlaştı mı?

The index rose 4% from the preceding month. - Endeks bir önceki aya göre % 4 yükseldi.

önceki
onetime
önceki
(Hukuk) preceding, prior
önceki
sometime
önceki
the preceding, former
Türkisch - Türkisch

Definition von öncekiler im Türkisch Türkisch wörterbuch

Önce
evvel
Önce
evvelce
Önceki
evveli
önce
Baştaki, geçmişteki bölüm, geçmiş zaman
önce
İlk olarak, başlangıçta: "Önce hep birlikte basın suçunu tarif edelim."- B. Felek
önce
Şu kadar zamanın geçmiş bulunduğunu anlatır
önce
İlk olarak, başlangıçta
önce
Baştaki, geçmişteki bölüm, geçmiş zaman: "Demin söyledikleri bana sadece daha önce olup bitenleri düşündürdü."- T. Buğra
önce
tanan
önceki
Önce olan, evvelki, mukaddem, sabık
öncekiler
Favoriten