öncekiler

listen to the pronunciation of öncekiler
Türkisch - Englisch

Definition von öncekiler im Türkisch Englisch wörterbuch

önceki
former

Our former home was in Sweden. - Daha önceki evimiz İsveç'teydi.

With deep and reverent awe I replaced the candelabrum in its former position. - Derin ve saygılı huşuyla şamdanı önceki yerine koydum.

önce
ago

There was a castle here many years ago. - Yıllar önce orada bir kale vardı.

A long time ago, there was a bridge here. - Uzun zaman önce, burada bir köprü vardı.

önce
first

One is judged by one's speech first of all. - Bir insan her şeyden önce konuşması ile değerlendirilir.

Two weeks ago, I visited Disneyland for the first time. - İki hafta önce, ilk kez Disneyland ziyaret ettim.

önce
(İnşaat) before

I want to see you before you go. - Sen gitmeden önce seni görmek istiyorum.

I showered before breakfast. - Kahvaltıdan önce duş aldım.

önceki
previous

I met him on the previous day. - Onunla önceki gün tanıştım.

Has your neck thickened during the previous year? - Boynun bir önceki yılda kalınlaştı mı?

önceki
{s} last

We had less snow this winter than last. - Bu kış öncekinden daha az kar var.

First, second, third, fourth, fifth, sixth, seventh, eighth, ninth, tenth... penultimate, last. - Birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü, beşinci, altıncı, yedinci, sekizinci, dokuzuncu, onuncu... sondan bir önceki, son.

önceki
ex
önce
first, at first, firstly, initially; before; ago
önce
firstly

Firstly, we mustn't be selfish. - Her şeyden önce bencil olmamalıyız.

Firstly, happiness is related to money. - Öncelikle, mutluluk para ile ilgilidir.

önce
ante

Tom connected the TV to the antenna that the previous owner of his house had mounted on the roof. - Tom TV'yi evin önceki sahibinin çatıya monte ettiği antene bağladı.

The conquest of İstanbul antedates the discovery of America. - İstanbul'un fethi, Amerika'nın keşfinden önce gelir.

önceki
antecedent
önceki
preceding, former, ex, previous, back, preceding, foregoing
önceki
past

I think that I was a princess in a past life. - Bence ben önceki hayatımda bir prensestim.

önceki
before

They left there the day before yesterday. - Önceki gün orada bıraktılar.

Tom started to feel more confident than before. - Tom öncekinden daha güvende hissetmeye başladı.

önce
pre-

What's your pre-tax income? - Senin vergi öncesi gelirin nedir?

He bought the pre-cut pork loin. - O önceden kesilmiş domuz filetosu aldı.

önce
beforehand

Let's get things ready beforehand. - İşleri önceden hazırlayalım.

I know better than to climb mountains in winter without making all necessary preparations beforehand. - Önceden tüm hazırlıkları yapmadan kışın dağlara tırmanacak kadar aptal değilim.

önce
before time
önce
to start with

To start with, I must thank you for your help. - Öncelikle yardımınız için size teşekkür etmeliyim.

To start with, who is that man? - Her şeyden önce, o adam kim?

önce
initially
önce
for one thing

For one thing, I don't have any money. For another, I don't have the time. - Öncelikle, hiç param yok. ikinci olarak, zamanım yok.

For one thing, I'm penniless; for another, I don't have the time. - Öncelikle, beş parasızım, ayrıca, zamanım yok.

önce
epi-
önceki
prev

Has your neck thickened during the previous year? - Boynun bir önceki yılda kalınlaştı mı?

I met him on the previous day. - Onunla önceki gün tanıştım.

önceki
(Askeri) predecessor
önceki
exparte
önceki
early
önceki
(Bilgisayar) prev page
önceki
(Bilgisayar) back

When did you return? I came back the day before yesterday. - Ne zaman döndün? Ben önceki gün geri döndüm.

Although I came back late from the party last night, I was as fresh as a daisy in the morning. - Önceki gece partiden geç dönmeme rağmen sabah bir papatya kadar dinçtim.

önceki
(Bilgisayar) during the previous

Has your neck thickened during the previous year? - Boynun bir önceki yılda kalınlaştı mı?

önceki
(Bilgisayar) preset
önce
at first

At first the job looked good to Tom, but later it became tiresome. - Önceleri iş, Tom'a iyi göründü fakat daha sonra iş yorucu oldu.

She didn't like the horse at first. - O, ilk önce atı beğenmedi.

önce
a priori

Tell them it's a priority. - Onlara bunun bir öncelik olduğunu söyle.

That's clearly not a priority. - O açıkça bir öncelik değil

önceki
prior

There were no prior warnings. - Önceki uyarılar yoktu.

No prior experience is required. - Önceki deneyim gerekli değildir.

önceki
old
önceki
preceding

The index advanced to 120.5, up 4% from the preceding month. - Endeks 120.5'e yükseldi, bir önceki aya göre %4 fazla.

The essential points of my argument have been expressed in the preceding pages. - Benim görüşümün temel noktasını önceki sayfalarda ifade ettim.

önceki
precedent
önceki
foregoing
önceki
initial
önceki
ante

Tom connected the TV to the antenna that the previous owner of his house had mounted on the roof. - Tom TV'yi evin önceki sahibinin çatıya monte ettiği antene bağladı.

önceki
pro

If you don't eat breakfast, you'll probably be hungry during the morning and won't be as efficient at work as you could be. - Eğer kahvaltı yapmazsanız, büyük olasılıkla sabah acıkırsınız ve işinizde önceki gibi verimli olmazsınız.

önce
above

Above all, I want to be healthy. - Her şeyden önce sağlıklı olmak istiyorum.

Above all, you must help each other. - Her şeyden önce, birbirinize yardım etmelisiniz.

önceki
the previous one
önce
ere

This building was erected 300 years ago. - Bu yapı 300 yıl önce dikildi.

This building was erected 300 years ago. - Bu bina 300 yıl önce inşa edildi.

önce
prior

Parents have a prior right to choose the kind of education that shall be given to their children. - Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim türünü seçmek hakkını öncelikle haizdirler.

Freshness is our top priority. - Tazelik bizim önceliğimizdir.

önce
first, at first
önce
afore
önce
early

In the first place it's necessary for you to get up early. - Öncelikle erken kalkman gerekiyor.

I want to make sure I get to the station early enough to buy a newspaper before getting on the train. - Trene binmeden önce bir gazete almak için istasyona yeterince erken varacağımdan emin olmak istiyorum.

önce
pro

Check the enemy's progress before they reach the town. - Düşman kasabaya ulaşmadan önce, onların ilerlemesini durdurun.

The student has already solved all the problems. - Öğrenci tüm problemleri daha önce çözdü.

önce
before, ago
önce
before ...: tatilden önce before the vacation
önce
prior to

All the arrangements should be made prior to our departure. - Tüm düzenlemeler bizim kalkmadan önce yapılmalıdır.

I need it by the morning of April 5, so it can be reviewed by other members prior to the meeting. - 5 Nisan sabahına kadar ona ihtiyacım var, bu yüzden toplantıdan önce diğer üyeler tarafından gözden geçirilebilir.

önce
in advance

You may as well say it to him in advance. - Siz de ona önceden diyebilirsiniz.

It would be to your advantage to prepare questions in advance. - Soruları önceden hazırlamak senin yararına olur.

önce
back

He came back before eight. - Sekizden önce geri döndü.

By the time you came back, I'd already left. - Sen gelmeden önce ben zaten çıkmıştım.

önce
pre

Complete the following form to know who you could have been in a previous life. - Önceki hayatınızda kim olabileceğinizi öğrenmek için aşağıdaki formu doldurunuz.

It would be to your advantage to prepare questions in advance. - Soruları önceden hazırlamak senin yararına olur.

önce
the preceding period of time; the past
önce
epi
önceki
quondam
önceki
the former

The former Italian currency was the lira and its symbol was ₤. It's not related to the Turkish lira. - Daha önceki İtalyan para birimi liradır.ve onun sembolü £ dır.O Türk lirasıyla ilgili değildir.

Fish and meat are both nourishing, but the latter is more expensive than the former. - Hem balık hem de et besleyici fakat sonraki öncekinden daha pahalı.

önceki
hereinabove
önceki
anterior
önceki
pristine
önceki
pre

I met him on the previous day. - Onunla önceki gün tanıştım.

Complete the following form to know who you could have been in a previous life. - Önceki hayatınızda kim olabileceğinizi öğrenmek için aşağıdaki formu doldurunuz.

önceki
onetime
önceki
(Hukuk) preceding, prior
önceki
sometime
önceki
the preceding, former
Türkisch - Türkisch

Definition von öncekiler im Türkisch Türkisch wörterbuch

Önce
evvel
Önce
evvelce
Önceki
evveli
önce
Baştaki, geçmişteki bölüm, geçmiş zaman
önce
İlk olarak, başlangıçta: "Önce hep birlikte basın suçunu tarif edelim."- B. Felek
önce
Şu kadar zamanın geçmiş bulunduğunu anlatır
önce
İlk olarak, başlangıçta
önce
Baştaki, geçmişteki bölüm, geçmiş zaman: "Demin söyledikleri bana sadece daha önce olup bitenleri düşündürdü."- T. Buğra
önce
tanan
önceki
Önce olan, evvelki, mukaddem, sabık
öncekiler
Favoriten