I saw her somewhere two years ago.
- Onu ben iki yıl önce bir yerde gördüm.
There was a castle here many years ago.
- Yıllar önce orada bir kale vardı.
One will be judged by one's appearance first of all.
- Bir insan her şeyden önce görünümü ile değerlendirilecektir.
We'll go to Hong Kong first, and then we'll go to Singapore.
- Önce Hong Kong'a gideceğiz ve sonra Singapura gideceğiz.
I showered before breakfast.
- Kahvaltıdan önce duş aldım.
I want to see you before you go.
- Sen gitmeden önce seni görmek istiyorum.
Firstly, we mustn't be selfish.
- Her şeyden önce bencil olmamalıyız.
Firstly, happiness is related to money.
- Öncelikle, mutluluk para ile ilgilidir.
He bought the pre-cut pork loin.
- O önceden kesilmiş domuz filetosu aldı.
The pre-Islamic Arabs were nomads.
- İslam öncesi Araplar göçebeydiler.
I'll let you know beforehand.
- Sana önceden bildireceğim.
I know better than to climb mountains in winter without making all necessary preparations beforehand.
- Önceden gerekli tüm hazırlıkları yapmadan kışın dağlara tırmanmamam gerektiğini biliyorum.
To start with, I must thank you for your help.
- Öncelikle yardımınız için size teşekkür etmeliyim.
To start with, who is that man?
- Her şeyden önce, o adam kim?
For one thing, I'm penniless; for another, I don't have the time.
- Öncelikle, beş parasızım, ayrıca, zamanım yok.
For one thing, I don't have any money. For another, I don't have the time.
- Öncelikle, hiç param yok. ikinci olarak, zamanım yok.
Tom connected the TV to the antenna that the previous owner of his house had mounted on the roof.
- Tom TV'yi evin önceki sahibinin çatıya monte ettiği antene bağladı.
The conquest of İstanbul antedates the discovery of America.
- İstanbul'un fethi, Amerika'nın keşfinden önce gelir.
That building was erected five years ago, I think.
- O bina sanırım beş yıl önce inşa edildi.
This statue was erected ten years ago.
- Bu anıt on yıl önce dikildi.
Not being able to decide what the priority should be is the biggest problem.
- Önceliğin ne olması gerektiğine karar verememek en büyük sorundur.
Parents have a prior right to choose the kind of education that shall be given to their children.
- Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim türünü seçmek hakkını öncelikle haizdirler.
He came home early in order to see the children before they went to bed.
- Onlar yatmadan önce çocukları görmek için eve erken geldi.
I want to make sure I get to the station early enough to buy a newspaper before getting on the train.
- Trene binmeden önce bir gazete almak için istasyona yeterince erken varacağımdan emin olmak istiyorum.
The student has already solved all the problems.
- Öğrenci tüm problemleri daha önce çözdü.
Check the enemy's progress before they reach the town.
- Düşman kasabaya ulaşmadan önce, onların ilerlemesini durdurun.
Prior to your arrival, he left for London.
- Senin varışından önce, o, Londra'ya gitti.
Prior to the meeting, they had dinner.
- Toplantıdan önce akşam yemeği yediler.
It would be to your advantage to prepare questions in advance.
- Soruları önceden hazırlamak senin yararına olur.
You may as well say it to him in advance.
- Siz de ona önceden diyebilirsiniz.
Above all, I want to be healthy.
- Her şeyden önce sağlıklı olmak istiyorum.
Television shows violence, which influences, above all, younger people.
- Televizyon şiddet gösteriyor, her şeyden önce daha genç insanları etkiler.
Let's go back before it begins to rain.
- Yağmur başlamadan önce geri dönelim.
I expect her to come back before lunch.
- Onun öğle yemeğinden önce geri gelmesini bekliyorum.
He arrived two days previously.
- O iki gün önceden vardı.
Complete the following form to know who you could have been in a previous life.
- Önceki hayatınızda kim olabileceğinizi öğrenmek için aşağıdaki formu doldurunuz.
At first I thought I liked the plan, but on second thought I decided to oppose it.
- Önce plandan hoşlandığımı düşündüm fakat ikinci düşünüşümde ona karşı çıkmaya karar verdim.
She didn't like the horse at first.
- O, ilk önce atı beğenmedi.
That's clearly not a priority.
- O açıkça bir öncelik değil
Tell them it's a priority.
- Onlara bunun bir öncelik olduğunu söyle.
First of all, I'm very worried about my daughter's health.
- İlk önce ben kızımın sağlığı hakkında çok kaygılıyım.
Boxers have to weigh in before a fight.
- Boksörler bir maçtan önce tartılmak zorundalar.
This sentence has not previously been added to the Tatoeba project.
- Bu cümle daha önce Tatoeba projesine eklenmedi.
Global warming since 1997 has occurred more than twice as fast as previously estimated.
- 1997 yılından beri küresel ısınma, daha önce tahmin edilenden iki kat daha hızlı daha meydana geldi.
I've seen just now that the ambassador of Saudi Arabia has resigned.
- Suudi Arabistan büyük elçisinin istifa ettiğini az önce gördüm.
The bullet just shaved his cheek.
- Az önce,kurşun onun yanağını sıyırarak geçti.
I just started using this site a little while ago.
- Bu siteyi biraz önce kullanmaya başladım.
Your family should come before your career.
- Ailen kariyerinden önce gelmeli.
Please come before 2:30.
- Lütfen 2.30'dan önce gel.
Tom says he wants to get married right away.
- Tom bir an önce evlenmek istediğini söylüyor.
Why did you put the chicken in such a difficult place to get when you knew that I wanted to use it right away?
- Bir an önce onu kullanmak istediğimi bildiğin halde niçin tavuğu böyle alması zor bir yere koydun?
I think Tom just lied to me.
- Galiba Tom biraz önce bana yalan söyledi.
Forget what I have just told you.
- Biraz önce sana söylediğimi unut.
Tom has already signed up for that class.
- Tom o sınıfa daha önce kaydoldu.
The student has already solved all the problems.
- Öğrenci tüm problemleri daha önce çözdü.
Have you seen such a wonderful movie before?
- Daha önce böyle harika bir film izlediniz mi?
Have you made a speech in English before?
- Daha önce İngilizce bir konuşma yaptın mı?
She didn't like the horse at first.
- O, ilk önce atı beğenmedi.
No one believed me at first.
- İlk önce kimse bana inanmıyordu.
I didn't want to be here in the first place.
- İlk önce burada olmak istemedim.
I didn't want to do this in the first place.
- Ben ilk önce bunu yapmak istemedim.
She borrowed the book from him many years ago and hasn't yet returned it.
- O, yıllar önce ondan kitabı ödünç aldı ve onu henüz iade etmedi.
There was a castle here many years ago.
- Yıllar önce orada bir kale vardı.
Lightning precedes thunder.
- Şimşek gök gürültüsünden önce gelir.
In English the verb precedes the object.
- İngilizcede yüklem nesneden önce gelir.
It began raining just now.
- Az önce yağmur yağmaya başladı.
Your boyfriend got tired of waiting for you and left just now.
- Erkek arkadaşın seni beklemekten usandı ve şimdi az önce gitti.
I have only just arrived.
- Sadece az önce geldim.
I only just left Tom.
- Az önce Tom'u terk ettim.
You'll be there in no time.
- Bir an önce orada olacaksın.
You should tell Tom as soon as possible.
- Bir an önce Tom'a söylemelisin.
I found the book which I had lost the day before.
- Bir gün önce kaybettiğim kitabı buldum.
I lost the watch I had bought the day before.
- Bir gün önce aldığım saati kaybettim.
Zero comes before one.
- Sıfır birden önce gelir.
Zero is what comes before one.
- Sıfır birden önce gelen şeydir.
A man was seen acting suspiciously shortly before the explosion.
- Patlamadan hemen önce, şüpheli bir biçimde davranan bir adam görüldü.
He reached home shortly before five o'clock.
- Saat beşten hemen önce eve vardı.
Boxers have to weigh in before a fight.
- Boksörler bir maçtan önce tartılmak zorundalar.