ölçüsü

listen to the pronunciation of ölçüsü
Türkisch - Englisch
accuracy
The state of being accurate; freedom from mistakes, this exemption arising from carefulness; exact conformity to truth, or to a rule or model; exactness; nicety; correctness

The value of testimony depends on its accuracy.

{n} exactness, nicety, care
{i} preciseness, exactness
exactness
The state of being accurate; freedom from mistakes, this exemption arising from carefulness; exact conformity to truth, or to a rule or model; precision; exactness; nicety; correctness; as, the value of testimony depends on its accuracy
(mathematics) the number of significant figures given in a number; "the atomic clock enabled scientists to measure time with much greater accuracy
The accuracy of information or measurements is their quality of being true or correct, even in small details. We cannot guarantee the accuracy of these figures. inaccuracy
If someone or something performs a task, for example hitting a target, with accuracy, they do it in an exact way without making a mistake. weapons that could fire with accuracy at targets 3,000 yards away inaccuracy
the quality of nearness to the truth or the true value; "he was beginning to doubt the accuracy of his compass"; "the lawyer questioned the truth of my account"
ölçü
measurement

The measurements need to be precise. - Ölçümler hassas olmalı.

Precise measurements are required. - Kesin ölçümler gerekli.

ölçü
{i} dimensions
ölçü
measure

Please allow me to measure you. - Lütfen ölçünüzü almak için bana izin verin.

Many European kitchens have scales because dry ingredients are measured by weight there, unlike in America, where they are measured by volume. - Birçok Avrupa mutfakları orada kuru malzemeler tartıldığından dolayı bir teraziye sahiptir, Amerika'da tam tersine onlar hacimle ölçülmektedir.

ölçü
size

Have you got smaller size? - Daha küçük ölçün var mı?

What do you think Tom's waist size is? - Tom'un bel ölçüsünün ne olduğunu düşünüyorsun?

ölçü
{i} gauge

He wears a 6 gauge earring. - O bir 6 ölçü küpe takıyor.

ölçüsü aynı
equal in size
ölçüsü aynı
of equal size
ölçü
dimension
ölçü
{i} benchmark
foot ölçüsü
feet
gemi sürat ölçüsü
knot
ölçü
(Ticaret) yardstick
ölçü
{i} gage
ölçü
{i} meter

This tree measures three meters around. - Bu ağacın etrafı üç metre ölçülür.

ölçü
{i} extent

I agree with you to a certain extent. - Bir ölçüde seninle aynı fikirdeyim.

To what extent can he be trusted? - Ne ölçüde ona güvenilebilir?

ayar ölçüsü
gauge
sıvı ölçüsü
pint
çevre ölçüsü
girth
ölçü
amount

I would like to drastically decrease the amount of time it takes me to clean the house. - Evi temizlemem için geçen zamanı büyük ölçüde azaltmak istiyorum.

Drinking excessive and extreme amounts of water can result in water intoxication, a potentially fatal condition. - Suyu ölçüsüz ve aşırı miktarda içmek su zehirlenmesi ile sonuçlanabilir, potansiyel olarak ölümcül bir durum.

ölçü
(Ticaret) measures

What are the measures of time? - Zamanın ölçüsü nedir?

This tree measures three meters around. - Bu ağacın etrafı üç metre ölçülür.

ölçü
(Bilgisayar) metric

Tom, stubborn as he was, refused to change to the sensible metric system, preferring to measure volume in hogsheads instead. - Tom, inatçı olmasına rağmen, büyük fıçı ölçü birimi yerine, mantıklı olan metrik sistemi değiştirmeyi reddediyordu.

ölçü
reagent
ölçü
metro
ölçü
measurement procedures
ölçü
(Ticaret) norm
ölçü
caliber
ölçü
level

Tom has joined a laughter club and his stress levels have decreased significantly. - Tom bir kahkaha kulübüne katıldı ve onun stres seviyeleri önemli ölçüde düştü.

While most of us are significantly better off financially than our parents and grandparents, happiness levels haven't changed to reflect that. - Çoğumuz ebeveynlerimiz ve büyük ebeveynlerimizden önemli ölçüde daha varlıklı olmamıza karşın, onu yansıtan mutluluk seviyeleri değişmemiştir.

ölçü
prosody
ölçü
test

The test of democracy is freedom of criticism. - Demokrasinin ölçüsü eleştiri özgürlüğüdür.

ölçü
measuring

ׁWe're measuring the depth of the river. - Biz nehrin derinliğini ölçüyoruz.

The carpenter is measuring the floor. - Marangoz döşemeyi ölçüyor.

ölçü
metre
ölçü
scale

It seems the rural area will be developed on a large scale. - Kırsal alan büyük ölçüde gelişecek gibi görünüyor.

Many European kitchens have scales because dry ingredients are measured by weight there, unlike in America, where they are measured by volume. - Birçok Avrupa mutfakları orada kuru malzemeler tartıldığından dolayı bir teraziye sahiptir, Amerika'da tam tersine onlar hacimle ölçülmektedir.

eski bir ağırlık ölçüsü birimi
A unit of measure of weight in the former
uzunluk ölçüsü
Linear measure
ölçü
measurement; size: "masanın ölçüleri - the table´s measurements"
ölçü
(poetry) meter
ölçü
(music) (a) measure
ölçü
unit of measurement
ahlak ölçüsü
moral extent
ağırlık ölçüsü
unit of weight or mass
ağırlık ölçüsü
weight; quarter
bel ölçüsü
girth
beş metrelik uzunluk ölçüsü
perch
bir iplik uzunluk ölçüsü
spindle
bir kısa bir uzun hece ölçüsü
iambic
bir uzunluk ölçüsü
rood
bir şiir ölçüsü
dactyl
büyük sıvı ölçüsü
hogshead
dokuma sıklığı ölçüsü
denier
erkek ölçüsü
(Tekstil) men's size
eski bir uzunluk ölçüsü birimi
cubit
etkinlik ölçüsü
measure of effectiveness
foot ölçüsü
footage
göğüs ölçüsü
bust
hacim ölçüsü
capacity measure
hece ölçüsü
syllabic meter
hece ölçüsü/vezni
syllabic meter
hint ağırlık ölçüsü
(37 kg.) maund
içki ölçüsü
noggin
katı hacim ölçüsü
solid measure
kereste ölçüsü
(Çevre) board measure
kütle ölçüsü
slug
muafiyet işlemlerinin ölçüsü
(Hukuk) scope of exemption transactions
oktan ölçüsü
octane number
olgu güvenirlik ölçüsü
(Dilbilim) case reliability estimate
sivrilik ölçüsü
kurtosis
sıvı ölçüsü
liquid measure
sıvı ölçüsü
(yaklaşık yarım litre) pint
tuzluluk derecesi ölçüsü
(Askeri) salinometer
zıvana ölçüsü
mortise gauge
çevre ölçüsü
girt
ölçü
poet. meter
ölçü
measure; measurement, dimension; size; moderation; metre
ölçü
measurement; size: masanın ölçüleri the table's measurements
ölçü
mus. (a) measure
ölçü
measure; proper degree; suitable limit, bounds
ölçü
measurement, measure, measuring
ölçü
foot rule
ölçü
metre [Brit.]
ölçü
standard

This factory uses an integrated manufacturing system standardized from parts on through to finished products. - Bu fabrika parçalardan bitmiş ürünlere kadar ölçünlenmiş entegre üretim sistemi kullanmaktadır.

In grammar and vocabulary, some dialects differ significantly from the standard language. - Dilbilgisinde ve kelime hazinesinde, bazı lehçeler standart dilden önemli ölçüde farklıdır

ölçü
stint
ölçü
(Biyoloji) denomination
ışık kırılması ölçüsü
dioptric