ölçülü

listen to the pronunciation of ölçülü
Türkisch - Englisch
restrained
temperate
measured

The temperature is measured by a thermometer. - Sıcaklık bir termometreyle ölçülür.

Life is not measured by the number of breaths we take, but by the moments that take our breath away. - Hayat aldığımız nefes sayısıyla ölçülmez fakat nefesimizi kesen anlarla ölçülür.

sober
sized
demure
moderate

Taking moderate exercise will do you good. - Ölçülü egzersiz yapmak size iyi gelecektir.

Good health consists of proper eating and moderate exercise. - İyi sağlık düzgün beslenme ve ölçülü egzersizden ibarettir.

conservative
measurable
level
mensurable
measured, deliberate; prudent; moderate
careful
sober minded
size
dimensional
measured; temperate, moderate
continent
graduated
decided
deliberate
metric
calibrated
rhythmical
metrical
ölçü
measurement

The International Sun-Earth Explorer 3 (ISEE-3) spacecraft made the first ever direct cometary measurements on September 11, 1985 as it flew through the tail of Comet Giacobini-Zinner. - Uluslararası Sun-Earth Explorer 3 uzay gemisi kuyruklu yıldız Giacobini-Zinner'in kuyruğu boyunca uçarken 11 Eylül 1985'te ilk doğrudan kuyruklu yıldız ölçümleri yaptı.

The measurements need to be precise. - Ölçümler hassas olmalı.

ölçü
{i} dimensions
ölçü
measure

What are the measures of time? - Zamanın ölçüsü nedir?

Please allow me to measure you. - Lütfen ölçünüzü almak için bana izin verin.

ölçü
size

Have you got smaller size? - Daha küçük ölçün var mı?

What do you think Tom's waist size is? - Tom'un bel ölçüsünün ne olduğunu düşünüyorsun?

ölçü
{i} gauge

He wears a 6 gauge earring. - O bir 6 ölçü küpe takıyor.

ölçülü olma
moderation
ölçülü biçili
carefully calculated
ölçülü büret
measuring jar
ölçülü davranmak
tread lightly
ölçülü davranmak
to behave prudently
ölçülü olarak
measurably
ölçülü olma
temperance
ölçülü olma
equanimity
ölçülü yüz
gauge side
ölçü
dimension
ölçü
{i} benchmark
ölçü
(Ticaret) yardstick
ölçü
{i} gage
ölçü
{i} meter

This tree measures three meters around. - Bu ağacın etrafı üç metre ölçülür.

ölçü
{i} extent

Tom can understand Mary's problem to some extent. - Tom Mary'nin sorununu bir ölçüde anlayabilir.

To what extent can he be trusted? - Ne ölçüde ona güvenilebilir?

ölçü
amount

Drinking excessive and extreme amounts of water can result in water intoxication, a potentially fatal condition. - Suyu ölçüsüz ve aşırı miktarda içmek su zehirlenmesi ile sonuçlanabilir, potansiyel olarak ölümcül bir durum.

I would like to drastically decrease the amount of time it takes me to clean the house. - Evi temizlemem için geçen zamanı büyük ölçüde azaltmak istiyorum.

ölçü
(Ticaret) measures

This tree measures three meters around. - Bu ağacın etrafı üç metre ölçülür.

What are the measures of time? - Zamanın ölçüsü nedir?

ölçü
(Bilgisayar) metric

Tom, stubborn as he was, refused to change to the sensible metric system, preferring to measure volume in hogsheads instead. - Tom, inatçı olmasına rağmen, büyük fıçı ölçü birimi yerine, mantıklı olan metrik sistemi değiştirmeyi reddediyordu.

ölçü
reagent
ölçü
metro
ölçü
measurement procedures
ölçü
(Ticaret) norm
ölçü
caliber
ölçü
level

Tom has joined a laughter club and his stress levels have decreased significantly. - Tom bir kahkaha kulübüne katıldı ve onun stres seviyeleri önemli ölçüde düştü.

While most of us are significantly better off financially than our parents and grandparents, happiness levels haven't changed to reflect that. - Çoğumuz ebeveynlerimiz ve büyük ebeveynlerimizden önemli ölçüde daha varlıklı olmamıza karşın, onu yansıtan mutluluk seviyeleri değişmemiştir.

ölçü
prosody
ölçü
test

The test of democracy is freedom of criticism. - Demokrasinin ölçüsü eleştiri özgürlüğüdür.

ölçü
measuring

ׁWe're measuring the depth of the river. - Biz nehrin derinliğini ölçüyoruz.

The carpenter is measuring the floor. - Marangoz döşemeyi ölçüyor.

ölçü
metre
ölçü
scale

Many European kitchens have scales because dry ingredients are measured by weight there, unlike in America, where they are measured by volume. - Birçok Avrupa mutfakları orada kuru malzemeler tartıldığından dolayı bir teraziye sahiptir, Amerika'da tam tersine onlar hacimle ölçülmektedir.

It seems the rural area will be developed on a large scale. - Kırsal alan büyük ölçüde gelişecek gibi görünüyor.

ölçü
measurement; size: "masanın ölçüleri - the table´s measurements"
ölçü
(poetry) meter
ölçü
(music) (a) measure
ölçü
unit of measurement
eş ölçülü
isometric
geniş ölçülü
(Hukuk) comprehensive
hassas ölçülü
gauged
ölçü
poet. meter
ölçü
measure; measurement, dimension; size; moderation; metre
ölçü
measurement; size: masanın ölçüleri the table's measurements
ölçü
mus. (a) measure
ölçü
measure; proper degree; suitable limit, bounds
ölçü
measurement, measure, measuring
ölçü
foot rule
ölçü
metre [Brit.]
ölçü
standard

In grammar and vocabulary, some dialects differ significantly from the standard language. - Dilbilgisinde ve kelime hazinesinde, bazı lehçeler standart dilden önemli ölçüde farklıdır

There is no one standard for beauty. - Güzellik için tek bir ölçüt yoktur.

ölçü
stint
ölçü
(Biyoloji) denomination
ölçülü
Favoriten