He taught himself French.
- Kendisine Fransızca öğretti.
He taught me how to swim.
- O, bana yüzmeyi öğretti.
I will teach you to play chess.
- Sana satranç oynamayı öğreteceğim.
Are you a teacher or a student here?
- Siz burada bir öğretmen misiniz yoksa bir öğrenci misiniz?
My driving instructor says I should be more patient.
- Sürüş öğretmenim daha sabırlı olmam gerektiğini söylüyor.
The story is at once interesting and instructive.
- Hikaye hem ilginç hem de öğretici.
He earns his living by teaching English.
- Hayatını İngilizce öğreterek kazanıyor.
Your method of teaching English is absurd.
- Senin İngilizce öğretme yöntemin saçmadır.
This is the school where she is teaching.
- Burası, onun öğretmenlik yaptığı okul.
My father teaches English at a high school.
- Babam, bir lisede İngilizce öğretiyor.