He taught himself French.
- Kendisine Fransızca öğretti.
He taught me how to swim.
- O, bana yüzmeyi öğretti.
I know that you're a teacher.
- Sizin bir öğretmen olduğunuzu biliyorum.
Are you a teacher? Yes, I am.
- Siz bir öğretmen misiniz? Evet, ben bir öğretmenim.
The story is at once interesting and instructive.
- Hikaye hem ilginç hem de öğretici.
I've been a ski instructor for three years.
- Üç yıldır bir kayak öğretmeniyim.
Your method of teaching English is absurd.
- Senin İngilizce öğretme yöntemin saçmadır.
All our teachers were young and loved teaching.
- Tüm öğretmenler gençtiler ve öğretmeyi sevdiler.
What I most noticed about my Japanese high school, however, was the great respect shown by students toward their teachers.
- Her nasılsa, Japon lisem hakkında en fazla fark ettiğim şey öğrenciler tarafından öğretmenlerine gösterilen büyük saygıydı.
My father teaches English at a high school.
- Babam, bir lisede İngilizce öğretiyor.