My mother taught me how to make osechi.
- Annem bana nasıl osechi yapılacağını öğretti.
I was taught English by a foreigner.
- Bana bir yabancı tarafından İngilizce öğretildi.
Yumi will become a teacher.
- Yumi öğretmen olacak.
Are you a teacher or a student here?
- Siz burada bir öğretmen misiniz yoksa bir öğrenci misiniz?
Not all of the books are instructive.
- Kitapların hepsi öğretici değil.
My driving instructor says I should be more patient.
- Sürüş öğretmenim daha sabırlı olmam gerektiğini söylüyor.
He earns his living by teaching English.
- Hayatını İngilizce öğreterek kazanıyor.
All our teachers were young and loved teaching.
- Tüm öğretmenler gençtiler ve öğretmeyi sevdiler.
My father teaches English at a high school.
- Babam, bir lisede İngilizce öğretiyor.
What I most noticed about my Japanese high school, however, was the great respect shown by students toward their teachers.
- Her nasılsa, Japon lisem hakkında en fazla fark ettiğim şey öğrenciler tarafından öğretmenlerine gösterilen büyük saygıydı.