My mother taught me how to make osechi.
- Annem bana nasıl osechi yapılacağını öğretti.
He taught me how to swim.
- O, bana yüzmeyi öğretti.
I will teach you to play chess.
- Sana satranç oynamayı öğreteceğim.
Are you a teacher? Yes, I am.
- Siz bir öğretmen misiniz? Evet, ben bir öğretmenim.
This book is both interesting and instructive.
- Bu kitap hem ilginç hem de öğretici.
The story is at once interesting and instructive.
- Hikaye hem ilginç hem de öğretici.
Your method of teaching English is absurd.
- Senin İngilizce öğretme yöntemin saçmadır.
He earns his living by teaching English.
- Hayatını İngilizce öğreterek kazanıyor.
This is the school where she is teaching.
- Burası, onun öğretmenlik yaptığı okul.
What I most noticed about my Japanese high school, however, was the great respect shown by students toward their teachers.
- Her nasılsa, Japon lisem hakkında en fazla fark ettiğim şey öğrenciler tarafından öğretmenlerine gösterilen büyük saygıydı.