Well, that was an instructive lesson.
My mother taught me how to make osechi.
- Annem bana nasıl osechi yapılacağını öğretti.
He taught himself French.
- Kendisine Fransızca öğretti.
I will teach you to play chess.
- Sana satranç oynamayı öğreteceğim.
Yumi will become a teacher.
- Yumi öğretmen olacak.
Not all of the books are instructive.
- Kitapların hepsi öğretici değil.
I've been a ski instructor for three years.
- Üç yıldır bir kayak öğretmeniyim.
All our teachers were young and loved teaching.
- Tüm öğretmenler gençtiler ve öğretmeyi sevdiler.
Your method of teaching English is absurd.
- Senin İngilizce öğretme yöntemin saçmadır.
My father teaches English at a high school.
- Babam, bir lisede İngilizce öğretiyor.
This is the school where she is teaching.
- Burası, onun öğretmenlik yaptığı okul.