öğrenmek

listen to the pronunciation of öğrenmek
Türkisch - Englisch
learn

It's hard to learn a foreign language. - Yabancı dil öğrenmek zordur.

One of my dreams is to learn Icelandic. - Hayallerimden biri İzlandaca öğrenmek.

find out

I'd like to find out where our meeting will be. - Toplantımızın nerede olacağını öğrenmek istiyorum.

She followed him home to find out where he lived. - Onun nerede yaşadığını öğrenmek için onu eve kadar izledi.

hear

Everyone has to learn the words by heart. - Herkes kelimeleri ezbere öğrenmek zorunda.

All you have to do is to learn this sentence by heart. - Tüm yapmanız gereken bu cümleyi ezbere öğrenmek.

study

He went to Italy in order to study music. - O, müzik öğrenmek için İtalya'ya gitti.

Although it seems very difficult to study Chinese, it's not as hard as you think. - Çince öğrenmek çok zor gibi görünse de, düşündüğünüz kadar zor değil.

to learn; to find out; to hear of; to acquaint oneself with sth
master

It's hard to master English. - İngilizceyi öğrenmek zordur.

If you want to master a foreign language, you must study as much as possible. - Bir yabancı dili öğrenmek istiyorsan mümkün olduğu kadar çok çalışmalısın.

get to know
wise up to
make oneself acquainted with
make acquainted with
come to know
elicit
ascertain

It is difficult to ascertain what really happened. - Gerçekten ne olduğunu öğrenmek zordur.

inform oneself of smth
to learn; to learn how to (do something); to learn about (something)
wit

The doctor told Tom he'd just have to learn to live with the pain. - Doktor Tom'a acıyla birlikte yaşamayı öğrenmek zorunda kalacağını söyledi.

If you'd like to study French with a native speaker, please contact me. - Yerli bir konuşucuyla Fransızca öğrenmek istiyorsan, lütfen benimle irtibat kur.

school oneself to
imbibe
get wise to
get into
inform oneself of something
hear of
understand

Tom couldn't understand why she wanted to learn French. - Tom onun niçin Fransızca öğrenmek istediğini anlayamadı.

acquaint oneself with
get sth off
learn from
lern

welche sprache lernst du ?.

{f} absorb
öğrenme
{i} learning

A little learning is a dangerous thing. - Birazcık öğrenme tehlikeli bir şeydir.

Learning a foreign language is difficult. - Yabancı dil öğrenmek zordur.

öğrenme
learn

Learning a foreign language is difficult. - Yabancı dil öğrenmek zordur.

It's hard to learn a foreign language. - Yabancı dil öğrenmek zordur.

öğrenme
internalization
öğrenme
{i} absorption
öğrenme
finding out

He tried to use my computer without my finding out about it. - O ben onun hakkında öğrenmeden bilgisayarımı kullanmaya çalıştı.

öğrenme
(Askeri) learning system
ezbere öğrenmek
memorize
ezbere öğrenmek
learn by heart
pratik yaparak öğrenmek
(deyim) pick up
yerini öğrenmek
locate
öğrenme
study

Tom has lost interest in studying French. - Tom Fransızca öğrenme isteğini kaybetti.

Although it seems very difficult to study Chinese, it's not as hard as you think. - Çince öğrenmek çok zor gibi görünse de, düşündüğünüz kadar zor değil.

öğrenme
(Ticaret) training
öğren
learn

One of my dreams is to learn Icelandic. - Hayallerimden biri İzlandaca öğrenmek.

It's hard to learn a foreign language. - Yabancı dil öğrenmek zordur.

öğren
{f} learning

She is learning the piano. - O, piyanoyu öğreniyor.

I am learning Japanese to play mahjong in Japan. - Japoncayı Japonya'da mahjong oynamak için öğreniyorum.

öğren
{f} learned

Finally we have learned the truth. - Sonunda,gerçeği öğrendik.

I learned a lot about Greek culture. - Yunan kültürü hakkında çok şey öğrendim.

öğren
{f} learnt

I learnt nothing from the teacher. - Öğretmenden hiçbir şey öğrenmedim.

Soon learnt, soon forgotten. - Çabuk öğrenilirse, çabuk unutulur.

Hanya'yı Konya'yı anlamak/öğrenmek
to learn what's what (by bitter experience), find out the hard way
araştırıp öğrenmek
search out
aslını öğrenmek
ascertain
bunu öğrenmek hakkım
i have the right to know this
deneme yanılmayla öğrenmek
to learn by trial and error
dil öğrenmek
pick up a language
doğrusunu öğrenmek
ascertain
dünyanın kaç bucak/köşe olduğunu anlamak/öğrenmek
to learn by bitter experience
geç öğrenmek
be slow in learning
hatalar yaparak öğrenmek
learn the hard way
her şeyini öğrenmek
steep oneself in
pratikten öğrenmek
to learn (something) merely by doing it (without having any formal instruction, without knowing anything concerning the theory behind it)
yanlış yapa yapa öğrenmek
learn the hard way
zamanla öğrenmek
learn in time
öğren
internalize
Türkisch - Türkisch
Bilgi edinmek: "Gerçi yeni nesil, eskiyi öğrenmekte bir fayda görmüyor ama, ben gene de yazayım."- B. Felek
Bilgi edinmek; bellemek
Haber almak: "Hüseyin, ayrılma kararını öğrenince tabancayı göğsüne dayamış, ateş etmiş."- M. Ş. Esendal
Yetenek, beceri kazanmak: "Her şeye dikkatli baktığı için öğrenmişti."- R. H. Karay
Yetenek, beceri kazanmak
Bellemek
Haber almak
(Hukuk) ITTILA KESBETMEK
bilişmek
(Osmanlı Dönemi) KABES
Öğrenme
(Osmanlı Dönemi) SAZ
Öğrenme
(Hukuk) İTTİLA
Öğrenme
(Hukuk) ITTILA
öğrenme
Öğrenmek işi: "Benim kafam böyle bir öğrenme usulüne de yaratılıştan müsait değildi."- Y. K. Karaosmanoğlu
öğrenme
Öğrenmek işi, ıttıla
öğrenmek
Favoriten