What is learned in the cradle is carried to the tomb.
- Beşikte öğrenilen mezara kadar taşınır.
My learned friend (a formal, courteous description of a lawyer).
Everyday behavior is an overlay of learned behavior over instinct.
I am learning Japanese to play mahjong in Japan.
- Japoncayı Japonya'da mahjong oynamak için öğreniyorum.
It's difficult to learn a foreign language.
- Yabancı dil öğrenmek zordur.
She is learning the piano.
- O, piyanoyu öğreniyor.
That didn't happen when I was learning Esperanto.
- O Esparanto öğrenirken olmadı.
Finally we have learned the truth.
- Sonunda,gerçeği öğrendik.
To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses.
- Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu.
Tom learnt from Mr Ogawa that many people have scorn for the nouveau riche.
- Tom birçok insanın sonradan görme insanları küçümsediğini Bay Ogawa'dan öğrendi.
Soon learnt, soon forgotten.
- Çabuk öğrenilirse, çabuk unutulur.