He came here before noon.
- O buraya öğleden önce geldi.
That baby will have slept five hours by noon.
- O bebek öğleye kadar beş saat uyumuş olacak.
It's nearly lunchtime. Why don't we stop to have a bite to eat?
- Neredeyse öğle vakti. Neden bir lokma yemek için durmuyoruz.
At lunchtime today, our usual restaurant was closed because of a funeral in the family.
- Bugün öğle yemeği vakti, ailedeki bir cenaze nedeniyle alışıldık restoranımız kapalıydı.
It took place around midday.
- Öğle civarında gerçekleşti.
We have lunch at midday.
- Biz gün ortasında öğle yemeği yiyoruz.
I will be busy this afternoon.
- Bu öğleden sonra meşgul olacağım.
Is there a flight in the afternoon?
- Öğleden sonra bir uçuş var mı?