We usually have lunch at noon.
- Öğlen yemeğimizi genellikle öğlen yeriz.
That baby will have slept five hours by noon.
- O bebek öğleye kadar beş saat uyumuş olacak.
It's nearly lunchtime. Why don't we stop to have a bite to eat?
- Neredeyse öğle vakti. Neden bir lokma yemek için durmuyoruz.
She's supposed to be back by lunchtime.
- Öğle yemeği saatine kadar burada olması gerekiyor.
We have lunch at midday.
- Biz gün ortasında öğle yemeği yiyoruz.
It is midday. The men are eating lunch.
- Gün ortası. İnsanlar öğle yemeği yiyorlar.
We are having lunch in the garden.
- Öğle yemeğini bahçede yiyoruz.
I have already eaten lunch.
- Daha önce öğle yemeği yedim.
I'm afraid I won't be able to make it for our luncheon appointment.
- Maalesef öğle yemeği randevumuz için bunu yapamayacağım.
We asked ten people to the luncheon.
- Öğle yemeğine on kişi davet ettik.
Tom didn't have time to eat lunch.
- Tom'un öğle yemeği yemek için zamanı yoktu.
Tom said that he was eager to eat lunch with Mary.
- Tom Mary ile öğle yemeği yemek için istekli olduğunu söyledi.
Tom didn't take a siesta.
- Tom öğle uykusu uyumadı.
I didn't have lunch today.
- Bugün öğle yemeği yemedim.
We often have lunch together.
- Biz sık sık birlikte öğle yemeği yeriz.
We had an early lunch.
- Biz erken bir öğle yemeği yedik.
I have already eaten lunch.
- Daha önce öğle yemeği yedim.