A childhood illness left her blind.
- Bir çocukluk hastalığı onu kör bıraktı.
Joan became a great actress in spite of having had a difficult childhood.
- Joan zor bir çocukluk geçirmesine rağmen büyük bir aktrist oldu.
They laughed at the photograph of my boyhood.
- Çocukluk fotoğrafıma güldüler.
Tom Jackson was a boyhood hero of mine.
- Tom Jackson benim çocukluk kahramanımdı.