You're double-parked.
- Çifte park etmişsiniz.
Justice in this country is a bit of a double standard: there is the justice of the poor and the justice of the rich.
- Bu ülkede adalet biraz çifte standartlıdır: fakirlerin adaleti ve zenginlerin adaleti.
I chose dual nationality.
- Çifte vatandaşlığı seçtim.
I have dual citizenship.
- Benim çifte vatandaşlığım var.
I hope this horse doesn't kick.
- Bu atın çifte atmayacağını umuyorum.
I just thought I should double check.
- Sadece çifte kontrol yapmam gerektiğini düşündüm.