çevredeki

listen to the pronunciation of çevredeki
Türkisch - Englisch
ambient
outlying
surrounding
circumjacent
çevre
{i} environment

He is the minister responsible for the environment. - O, çevreden sorumlu bakandır.

The destruction of the environment is appalling. - Çevrenin tahribi dehşet vericidir.

çevre
environmental

Tom works for the Environmental Protection Agency. - Tom Çevre Koruma Ajansı için çalışıyor.

I know a lot about environmental problems. - Çevre sorunları hakkında çok şey biliyorum.

çevre
{i} neighborhood

We all live in the same neighborhood. - Hepimiz aynı çevrede yaşamaktayız.

Her house is in the neighborhood of mine. - Onun evi benimkinin çevresindedir.

çevre
circle

Certain circles keep saying the same thing insistently. - Bazı çevreler aynı şeyi ısrarla söyleyip duruyorlar.

Money counts for much in political circles. - Politik çevrelerde para çok önemlidir.

çevre
{i} compass
çevre
(Nükleer Bilimler) periphery
çevre
contour
çevre
ambient
çevre
circumference

How do you derive the length of the circumference? I've forgotten. - Çevrenin uzunluğunu nasıl çıkarırsınız? Ben unuttum.

çevre
{i} ambit
çevre
{i} society
çevre
perimeter
çevre
{i} surrounding

The surrounding hills protected the town. - Çevreleyen tepeler kasabayı korudu.

You must assimilate into new surroundings. - Yeni çevreyi benimsemelisin.

çevre
locality
çevre
surroundings

You must assimilate into new surroundings. - Yeni çevreyi benimsemelisin.

She found it was difficult to adapt herself to her new surroundings. - Kendisini yeni çevresine adapte etmeyi zor buldu.

çevre
(Bilgisayar) outboard
çevre
circuit
çevre
connexion
çevre
precincts
çevre
peripheral
çevre
precinct
çevre
neighbourhood

There are a lot of horses in my neighbourhood. - Çevremde bir sürü at var.

Do you know this neighbourhood? - Bu çevreyi biliyor musun?

çevre
connection
çevre
(Tıp) setting
çevre
nearing
çevre
neigbourhood
çevre
frame
çevre
outskirts
çevre
vicinage
çevre
environmental considerations
çevre
circles

Certain circles keep saying the same thing insistently. - Bazı çevreler aynı şeyi ısrarla söyleyip duruyorlar.

The new jet circles the globe in twenty-four hours. - Yeni jet, dünyanın çevresini yirmi dört saatte dolaşıyor.

çevre
(Dilbilim) context
çevre
(Ticaret) commons
çevre
region

Despite the efforts of environmentalists, the deforestation of the region continues. - Çevrecilerin çabalarına rağmen bölgenin ormansızlaşması devam ediyor.

Industrialization of the region must be carried out very carefully to avoid environmental destruction. - Bölgenin sanayileşmesi çevresel tahribatı önlemek için çok dikkatli yapılmalıdır.

çevre
environs
çevre
medium
çevre
(Askeri) proximity
çevre
(daire) radius
çevre
sphere
çevre
ambience
çevre
atmosphere

A strange atmosphere surrounds the visitor in this room. - Bu odada garip bir atmosfer ziyaretçiyi çevreliyor.

çevre
premises
çevre
ecological
çevre
adjacencies
çevre
climate

ENERGY STAR is a U.S. Environmental Protection Agency (EPA) voluntary program that helps businesses and individuals save money and protect our climate through superior energy efficiency. - ENERGY STAR, işletmelerin ve bireylerin tasarruf yapmasına ve üstün enerji verimliliği ile iklimimizi korumasına yardımcı olan bir ABD Çevre Koruma Ajansı gönüllü programıdır.

çevre
the environment
çevre
ecology

Ecology is the study of living things all around us. - Ekoloji tüm çevremizde yaşayan şeylerle ilgili çalışmadır.

Çevre
(Tıp) orbiculus
çevre
milieu
çevre
(a person's) circle of friends and acquaintances
çevre
purlieus
çevre
girth
çevre
entourage
çevre
vicinity

There's a post office in the vicinity. - Bu çevrede bir postane var.

We've chosen a hotel in the vicinity of the museum. - Müzenin çevresinde bir otel seçtik.

çevre
perimeter, encompassing limits, periphery, circumference
çevre
monde
çevre
surroundings, environs; vicinity, neighborhood: Çankırı çevresinde in the vicinity of Çankırı
çevre
surroundings; environs, environment; vicinity, neighbourhood; milieu, social surroundings, circle; people in one's circle; circumference, periphery, circuit
çevre
ambiance
çevre
circle, group of people who share a common interest or pursuit
çevre
domain
çevre
natural environment, environment; habitat
çevre
embroidered handkerchief. Ç
çevre
neighbourhood [Brit.]
çevre
surround

Music surrounds our lives like air. - Müzik hayatımızı hava gibi çevreler.

He soon got used to the new surroundings. - Kısa sürede yeni çevreye alıştı.

çevre
relation
Türkisch - Türkisch

Definition von çevredeki im Türkisch Türkisch wörterbuch

çevre
Bir kimse ile ilişkisi bulunanlar, muhit: "Babanın ve çevresinin var güçleri ile destekledikleri düşünülebilir."- H. Taner
çevre
Düzlem üzerindeki bir şekli sınırlayan çizgi
çevre
Aynı konu ile ilgisi bulunan kimselerin tümü, muhit
çevre
Bir şeyin yakını, dolayı, etraf: "Büyük kentlerin çevreleri gecekondularla sarılmıştır."- O. Rifat
çevre
Kişinin içinde bulunduğu toplumu oluşturan ortam: "Her girdiği çevreye kişiliği ile birlikte olgun ve asil bir huzur havası getirirdi."- H. Taner
çevre
Sırma işlemeli mendil: "Geçen gün sandığı karıştırırken elime işlemeli çevreler geçti."- M. Yesarî
çevre
Hayatın gelişmesinde etkili olan doğal, toplumsal, kültürel dış faktörlerin bütünlüğü
Çevre
etraf
çevre
Bir kimse ile ilişkisi bulunanlar, muhit
çevre
Bir birimden önce veya sonra gelen aynı türden birimlerin tümü, bunların oluşturduğu küçük grup, kontekst
çevre
Bir şeyin yakını, dolayı, etraf
çevre
Aynı konu ile ilgili bulunan kimselerin tümü, muhit
çevre
Kişinin içinde bulunduğu toplumu oluşturan ortam
çevre
Sırma işlemeli baş örtüsü, mendil
çevre
Bir birimden önce veya sonra gelen aynı türden birimlerin tümü; bunların oluşturduğu küçük grup, konteks
çevre
Sırma işlemeli mendil
çevredeki
Favoriten