He has a small frame.
- Onun küçük bir çerçevesi vardır.
Bob mounted the portrait in a fancy frame, but it was upside down.
- Bob portreyi hoş bir çerçeve ile çerçeveledi fakat o tepetaklak olmuştu.
They painted the window frames yellow.
- Onlar pencere çerçevelerini sarıya boyadı.
Tom broke his eyeglass frames when he dropped his glasses.
- Tom gözlüklerini düşürdüğünde gözlük çerçevelerini kırdı.
Bob mounted the portrait in a fancy frame, but it was upside down.
- Bob portreyi hoş bir çerçeve ile çerçeveledi fakat o tepetaklak olmuştu.