çelişme

listen to the pronunciation of çelişme
Türkisch - Englisch
contradiction
conflicting
discrepancy
{i} conflict
çelişmek
contradict
çelişme ilkesi log
principle of contradiction
çelişmek
conflict with
çelişmek
contrast with
çelişmek
disagree
çeliş
conflict with

His opinion is in conflict with mine. - Onun fikri benimkiyle çelişiyor.

çeliş
contradict

Tom and Mary contradict each other all the time. - Tom ve Mary her zaman birbirleriyle çelişiyor.

The minister contradicted his own statement. - Bakan kendi ifadesiyle çelişti.

çeliş
{f} conflicting

We have conflicting opinions on the matter. - Konuyla ilgili çelişkili görüşlerimiz var.

Native speakers can give you conflicting information about what is or is not correct in their language. - Yerli konuşmacılar dillerinde doğru olan veya olmayan şey hakkında çelişkili bilgiler verebilirler.

çelişmek
contrast
çeliş
{f} conflict

His behavior conflicts with what he says. - Onun davranışı söylediği ile çelişiyor.

Native speakers can give you conflicting information about what is or is not correct in their language. - Yerli konuşmacılar dillerinde doğru olan veya olmayan şey hakkında çelişkili bilgiler verebilirler.

çelişmek
conflict
çelişmek
be in contradiction with
çelişmek
to be in contradiction (with); to be mutually contradictory
çelişmek
to contradict, to contrast
çelişmek
belie
Türkisch - Türkisch
Önerme, yargı, kavram ve terimlerin birbirini tutmama durumu
Birbirine ters olma, birbirini tutmama: "Fikirlerindeki çelişmeyi belirtip adamı kıskıvrak bir kapana sıkıştırır."- H. Taner. Önerme, yargı, kavram ve terimlerin birbirini tutmama durumu
Birbirine ters olma, birbirini tutmama
çelişmek
Birbirini tutmamak, birbirlerine ters düşmek, mütenakız olmak
çelişmek
Düşünce ve davranış birbirini tutmamak, birbirlerine ters düşmek, mütenakız olmak