This seems contradictory.
- Bu çelişkili görünüyor.
The whole thing is contradictory.
- Her şey çelişkilidir.
I have conflicting feelings about my childhood.
- Benim çocukluğum hakkında çelişkili duygularım var.
We have conflicting opinions on the matter.
- Konuyla ilgili çelişkili görüşlerimiz var.
I don't see it as a contradiction.
- Ben onu bir çelişki olarak görmüyorum.
Our diplomacy and our military strategy were clearly in contradiction.
- Diplomatik ve askeri stratejimiz açıkça çelişki içindeydi.
Native speakers can give you conflicting information about what is or is not correct in their language.
- Yerli konuşmacılar dillerinde doğru olan veya olmayan şey hakkında çelişkili bilgiler verebilirler.
I have conflicting feelings about my childhood.
- Benim çocukluğum hakkında çelişkili duygularım var.