His opinion is in conflict with mine.
- Onun fikri benimkiyle çelişiyor.
My life's a contradiction.
- Hayatım bir çelişkidir.
Tom and Mary contradict each other all the time.
- Tom ve Mary her zaman birbirleriyle çelişiyor.
Layla's conflicting testimony confused the court.
- Leyla'nın çelişkili ifadesi mahkemeyi şaşırttı.
Tom had conflicting feelings.
- Tom'un çelişkili duyguları vardı.
His behavior conflicts with what he says.
- Onun davranışı söylediği ile çelişiyor.
Tom is feeling conflicted.
- Tom çelişkiye düşmüş hissediyor.