çekicilik

listen to the pronunciation of çekicilik
Türkisch - Englisch
attractiveness

The thought of rating people by attractiveness does not seem fair to me. - Çekicilikle insanları değerlendirme düşüncesi benim için adil görünmüyor.

attraction

It's a major tourist attraction. - O önemli bir turistik çekicilik.

These days there is a lot of talk about the Law of Attraction, but I don't think such a thing exists. - Bu günlerde orada Çekicilik Kanunu hakkında birçok konuşma var ama ben böyle bir şeyin var olduğunu sanmıyorum.

appeal
sexiness
witchery
allurement
attractiveness, charm, appeal, allure
sex appeal
fascination
glamor
charisma
romance
gilt
it
affinity
pull
glamour [Brit.]
oomph
charm

Her warm personality adds charm to her beauty. - Onun sıcak kişiliği güzelliğine çekicilik katıyor.

desirability
comeliness
seduction
{i} glamour
tempting
spell
allude
appealingness
allure
magnetism
magic
lure
winsome
{i} enticement
attractability
{i} draw
çekici
charming

I think Tom is charming. - Tom'un çekici olduğunu düşünüyorum.

You look very charming today. - Bugün çok çekici görünüyorsun.

çekici
attractive

His niece is attractive and mature for her age. - Onun kız yeğeni çekici ve yaşına göre olgundur.

I find her appearance attractive. - Onun görünümünü çekici bulurum.

çekici
tow truck

Dan called for a tow truck. - Dan çekici bir kamyon çağırdı.

We're waiting for a tow truck. - Bir çekici bekliyoruz.

çekici
{s} stunning

You really do look stunning. - Gerçekten çekici görünüyorsun.

çekici
appealing

It is possible to launder language to make it more appealing and uplifting. - Onu daha güzel ve çekici yapmak için dili aklamak mümkündür.

She gave me an appealing look. - O bana çekici bir görünüm verdi.

çekici
sexy

Mary thinks that German accents are sexy. - Mary Alman aksanlarının çekici olduğunu düşünüyor.

çekici
catching
çekici
attractive, adorable, inviting, charming, glamorous, devastating, eye-catching, alluring, appealing, engaging, seductive, desirable
çekici
{s} ravishing

You look ravishing in that dress. - O elbisenin içinde çekici duruyorsun.

çekici
{i} tractor
çekici
{s} captivating
çekici
{s} darling
çekici
{s} inviting
cinsel çekicilik
sexual attraction
çekici
canny
çekici
(Argo) hottie
çekici
(Argo) fly
çekici
tower
çekici
good-looking
çekici
currently
çekici
(Otomotiv) coach
çekici
pretty

This is pretty remarkable. - Bu oldukça dikkat çekici.

She is very pretty, but not alluring. - O çok güzel ama çekici değil.

çekici
(Askeri) tugboat
çekici
fascinate
çekici
distractive
çekici
enticing
çekici
taking
çekici
(Fizik) charm

Joan is as charming as her sister. - Joan kız kardeşi kadar çekici.

What a charming girl you are! - Ne çekici bir kızsın!

çekici
eye-catching
çekici
gainly
çekici
pulchritudinous
çekici
bootylicious
çekici
quaint
çekici
good-looker
çekici
fascinating

Am I really that fascinating? - Gerçekten bu kadar çekici miyim?

çekici
fetch
çekici
breakdown van
çekici
devastating
çekici
puller
çekici
intriguing

The thought of being eaten alive was both frightening and intriguing. - Canlı yenilme düşüncesi korkutucu ve ilgi çekici.

That sounds intriguing. - O ilgi çekici görünüyor.

çekici
tug
çekici
likable
çekici
(Otomotiv) tow car
çekici
adorable

Tom is just adorable. - Tom sadece çok çekici.

çekici
prepossessing
çekici
riveting
çekici
fetching
çekici
winsome
çekici
hauler
çekici
glamorous

She looked glamorous. - O çekici görünüyordu.

çekici
exotic
çekici
fair

The thought of rating people by attractiveness does not seem fair to me. - Çekicilikle insanları değerlendirme düşüncesi benim için adil görünmüyor.

çekici
engaging
çekici
alluring

Who is more alluring, Madonna or Marilyn Monroe? - Kim daha çekici, Madonna mı yoksa Marilyn Monroe mu?

She is very pretty, but not alluring. - O çok güzel ama çekici değil.

çekici
tractive
çekici
languorous
çekici
magnetic
çekici
come-hither
çekici
graceful
çekici
nifty
çekici
personable
çekici
winning
çekici
{s} catchy
cinsel çekicilik
sexiness
cinsel çekicilik
sex appeal
nem çekicilik düzeyi
(Gıda) humidity potential
nem çekicilik gücü
(Gıda) humidity potential
Çekici
(Tıp) abducent
çekici
witching
çekici
charismatic

Your grandfather is very charismatic. - Büyük baban çok çekici.

çekici
juicy
çekici
desirable
çekici
comely
çekici
enthralling
çekici
seductive
çekici
endearing
çekici
engrossing
çekici
attractive, appealing
çekici
(force, vehicle, instrument, etc.) which can pull, draw, haul, drag, or tug something
çekici
bewitching
çekici
breakdown van; haulier
çekici
haul
çekici
towing truck
çekici
breakdown truck
çekici
wrecker
çekici
wrecker, tow truck
çekici
{s} nubile
çekici
{s} sapid
çekici
provocative
çekici
{i} haulier
çekici
charmins
çekici
buxom
çekici
{s} toothsome
çekici
{s} tempting

I have to admit it's very tempting. - Onun çok çekici olduğunu kabul etmeliyim.

None of these things look tempting. - Bu şeylerin hiçbiri çekici görünmüyor.

çekici
allure
çekici
becoming
çekici
simpatico
çekici
interesting

Mars is all the more interesting for its close resemblance to our Earth. - Dünya'ya en yakın benzemede Mars hepsinden en ilgi çekici olanı.

The magazine you lent me is very interesting. - Bana ödünç verdiğin dergi çok ilgi çekici.

çekici
{s} spicy
çekici
tractional
çekici
positive
Türkisch - Türkisch
Çekme gücü
Çekici olma durumu, cazibe. Çekme gücü
Çekici olma durumu, cazibe
(Osmanlı Dönemi) incizâbât
çekici
Çekme işini yapan
çekici
Kendisi için eğilim uyandıran, alımlı, cazibeli, cazip: "Necdet için bu öbüründen daha çekici değildi."- Y. K. Karaosmanoğlu
çekici
Kaza veya arıza yapan aracı belli bir yere götürmek için kullanılan taşıt
çekici
Kendisi için eğilim uyandıran, alımlı, cazibeli, cazip
çekici
calip
çekicilik
Favoriten