Send me the best employees that money can buy. Money is no object.
- Bana paranın satın alabileceği en iyi çalışanları gönder. Para sorun değil.
Tom doesn't know how to treat his employees properly.
- Tom çalışanlarına düzgün bir şekilde nasıl davranacağını bilmiyor.
Almost one-third of all office workers wear spectacles.
- Hemen hemen tüm ofis çalışanlarının üçte biri gözlük takıyor.
I'm just a plain office worker.
- Ben sadece düz bir ofis çalışanıyım.
The number of cars running in the city has increased.
- Şehirde çalışan arabaların sayısı arttı.
He's an advocate of barefoot running.
- O yalınayak çalışan bir avukat.
On Friday evenings, a group of us with spouses working overseas meet at Chuck's Bar and Grill.
- Cuma akşamları, deniz aşırı ülkelerde eşleriyle birlikte çalışan bir grubumuz Chuck's Bar and Grill'de buluşurlar.
Freddy's been working the graveyard shift the past month, so he hasn't been able to see any of his friends who work normal hours.
- Freddy geçen ay mezarlıkta vardiyalı olarak çalışıyordu, bu yüzden normal saatlerde çalışan arkadaşlarından herhangi birini göremiyordu.