çalışırken

listen to the pronunciation of çalışırken
Türkisch - Englisch
at work

I've seen Tom at work. - Tom'u çalışırken gördüm.

Since Tom is a bartender, he uses an ice pick every day at work. - Tom bir barmen olduğu için, o her gün çalışırken bir buz kıracağı kullanır.

you work
çalışırken ölmek
die one's boots
çalış
{f} working

She had an accident while working. - O çalışırken bir kaza yaptı.

While working, she had an accident. - O çalışırken bir kaza yaptı.

çalış
{f} studied

If he studied hard, he could pass the test. - Sıkı çalışsa, sınavı geçebilir.

If she studied hard, she could pass the test. - Sıkı çalışsa, sınavı geçebilir.

çalış
{f} functioning

The machine stopped functioning. - Makine çalışmayı kesti.

The liver is no longer functioning. - Karaciğer artık çalışmıyor.

çalış
(Sanat) touch

I tried to get in touch with the police. - Polisle bağlantı kurmaya çalıştım.

I'm trying to get in touch with her sister. - Kız kardeşiyle temasa geçmeye çalışıyorum.

çalış
(Muzik) execution
çalış
{f} labor

I wish to work in the laboratory some day. - Ben, bir gün laboratuvarda çalışmak istiyorum.

The laborers are murmuring against their working conditions. - İşçiler çalışma şartlarına karşı söyleniyorlar.

çalış
{f} wrought
çalış
{f} worked

I worked for a full 24 hours without getting any sleep. - Hiç uyumadan tam 24 saat çalıştım.

I worked hard to succeed. - Başarmak için sıkı çalıştım.

çalış
{f} studying

I like studying history. - Tarih çalışmayı severim.

I'm studying English at home. - Evde İngilizce çalışıyorum.

çalış
{f} attempt

They're attempting to contact her. - Onunla iletişim kurmaya çalışıyorlar.

Tom attempted to persuade Mary to go to church with him. - Tom Mary'yi onunla birlikte kiliseye gitmek için ikna etmeye çalıştı.

çalış
{f} study

But then he fell in love with Jane Wilde, a student studying languages in London. - Ama sonra o Londra'da dilleri çalışan bir öğrenci olan Jane Wilde'a aşık oldu.

I like studying history. - Tarih çalışmayı severim.

çalış
{f} work

He had an accident while working. - O çalışırken bir kaza yaptı.

Could you explain how the dishwasher works? - Bulaşık makinasının nasıl çalıştığını anlatabilir misin?

çalış
{f} run

None of the computers can continue to run with a burnt card. - Bilgisayarların hiçbiri yanmış bir kartla çalışmaya devam edemez.

The number of cars running in the city has increased. - Şehirde çalışan arabaların sayısı arttı.

çalış
{f} labour
avutmaya çalışırken kâlp kıran kimse
Job's comforter
çalış
labored

They labored day after day. - Onlar üst üste her gün çalıştılar.

They labored in the factories. - Onlar fabrikalarda çalıştılar.

Türkisch - Türkisch

Definition von çalışırken im Türkisch Türkisch wörterbuch

çalış
Çalma işi veya biçimi: "Her muganninin okuyuşu, her çalanın çalışı yine şahsidir ve ayrıdır."- Y. K. Beyatlı
çalış
Çalma işi veya biçimi
çalışırken
Favoriten