I appreciate your answering my enquiry so promptly.
- Soruma çok çabuk cevap verdiğin için minnet duyuyorum.
He pressed me for a prompt reply.
- O çabuk bir cevap için beni zorladı.
I need it as quickly as possible.
- Ona mümkün olduğunca çabuk ihtiyacım var.
I'll finish it as quickly as I can.
- Onu elimden geldiği kadar çabuk bitireceğim.
We arrived here fast, didn't we?
- Buraya çabuk vardık, değil mi?
Tom's a beginner, but he catches on fast.
- Tom yeni başladı fakat çabuk anlıyor.
Care aged him quickly.
- Bakım onu çabuk yaşlandırdı.
I'll finish it as quickly as I can.
- Onu elimden geldiği kadar çabuk bitireceğim.
Hurry up! You should be ready by now.
- Çabuk ol! Şimdiye dek hazır olman gerekir.
We're too soon old, too late smart.
- Çok çabuk yaşlanıyor, çok geç akıllanıyoruz.
Soon learnt, soon forgotten.
- Çabuk öğrenilirse, çabuk unutulur.
The summer vacation has come to an end too soon.
- Bu yaz tatili çok çabuk bitti.
Hurry! There's no time to lose!
- Çabuk! Kaybedecek zaman yok!
Hurry up! We'll be late.
- Çabuk! Biz geç kalacağız.
Be quick, or you will miss the train.
- Çabuk ol yoksa treni kaçıracaksın.
You have to be quick.
- Sen çabuk olmak zorundasın.
What will a child learn sooner than a song?
- Bir çocuk bir şarkıdan daha çabuk ne öğrenir?
We should've done that sooner.
- Onu daha çabuk yapmalıydık.
Squirrels are nimble in climbing trees.
- Sincaplar ağaçlara tırmanmada çabuktur.
Ill news comes apace.
- Kötü haber çabuk yayılır.
Come on, answer quickly.
- Haydi, çabuk cevap ver.
Hurry up! The concert is starting.
- Çabuk ol! Konser başlıyor.
We must be there at seven, so hurry up.
- Saat yedide orada olmalıyız, bu nedenle çabuk ol.
My wishes for your father's rapid recovery.
- Babanızın çabuk iyileşmesi için isteklerim.
The chief clerk is not a hardworking man, but gets ahead rapidly because he knows how to curry favor with his superiors.
- Baş katip çalışkan bir adam değil fakat üstlerine nasıl yaltaklanacağını bildiği için çabuk ilerliyor.
Come on, we'll be late if you don't hurry up.
- Çabuk ol, acele etmezsen geç kalacağız.
Come on, answer quickly.
- Haydi, çabuk cevap ver.
Ill news comes apace.
- Kötü haber çabuk yayılır.
Make your airplane reservations early since flights fill up quickly around Christmas.
- Noel'e yakın uçuşlar çabuk dolduğu için rezervasyonlarınızı erken yapın.
Tom will try to finish the work as early as possible.
- Tom işi mümkün olduğu kadar çabuk bitirmeye çalışacak.