Definition von çabuk çabuk im Türkisch Englisch wörterbuch
- very quickly
- very fast, extremely rapidly
- çabuk
- prompt
Thank you for your prompt reply.
- Çabuk cevabın için teşekkür ederim.
He pressed me for a prompt reply.
- O çabuk bir cevap için beni zorladı.
- çabuk
- quick
I'll finish it as quickly as I can.
- Onu elimden geldiği kadar çabuk bitireceğim.
Care aged him quickly.
- Bakım onu çabuk yaşlandırdı.
- çabuk
- fast
Tom's a beginner, but he catches on fast.
- Tom yeni başladı fakat çabuk anlıyor.
What surprised me most about that accident is how fast the lawyers arrived on the scene.
- Kaza hakkında beni en çok şaşırtan şey avukatların olay yerine ne kadar çabuk varmalarıydı.
- çabuk çabuk çevirmek
- (sayfa) riffle
- eli çabuk
- fast
- eli çabuk
- dexterous
- kendini çabuk toparlayan
- resilient
- çabuk
- expeditious
- çabuk hazırlanan
- instant
Tom ate a bowl of instant noodles.
- Tom bir kase çabuk hazırlanan erişte yedi.
- çabuk inanan
- trustful
- çabuk inanan
- trusting
- çabuk ol
- hurry up!
- çabuk sinirlenen
- quick tempered
- çabuk yemek
- gobble
- çabuk öfkelenen
- choleric
- çabuk öfkelenme
- irritability
- çabuk iyileşen
- resilient
- -den daha çabuk büyümek
- outgrow
- daha çabuk
- sooner
We should've done that sooner.
- Onu daha çabuk yapmalıydık.
If only she were to help, the job would be finished sooner.
- Eğer o yardım etseydi iş daha çabuk biterdi.
- daha çabuk büyümek
- outgrow
- elinden geldiği kadar çabuk
- as fast as he could lick
- elini çabuk tutmak
- come on
- elini çabuk tutmak
- hurry up
- elini çabuk tutmak
- jump to it
- elini çabuk tutmak
- get a move on
- mümkün olduğu kadar çabuk
- as soon as
- mümkün olduğunca çabuk
- as soon as possible
- çabuk
- hasty
- çabuk bozulan (yiyecek)
- perishable
- çabuk büyümek
- shoot up
- çabuk dönmek
- reel
- davranışları çabuk ve kesin olan
- behavior as quickly and accurately
- eli çabuk
- dextrous
- eline ayağına çabuk, atik, çevik
- hands-footed, agile, nimble
- çabuk giyilen
- quick donning
- çabuk koşan çabuk yorulur
- (Atasözü) He that runs fast will not run long
- çabuk takılan
- quick donning
- ayakına çabuk
- quick, quick to come and go
- ayakını çabuk tutmak
- to hurry, walk quickly
- ayağı çabuk
- light footed
- ayağı çabuk
- swift of foot
- ayağı çabuk
- swiftfooted
- ayağına çabuk
- light footed
- ayağına çabuk
- nimble of foot
- ayağına çabuk
- nimble footed
- ayağına çabuk
- light-footed
- daha çabuk gitmek
- outpace
- dişli çabuk çarkı
- rack wheel
- eli çabuk
- swift-handed
- eli çabuk
- expeditious
- eli çabuk
- nimble fingered
- eli çabuk
- fast working, efficient, deft
- eli çabuk
- adroit
- eli çabuk
- swift
- eli çabuk
- sharp
- eli çabuk kimse
- hustler
- elini çabuk tutmak
- to hurry up, to jump to it
- en kısa zamanda, mümkün olduğunca çabuk
- (Askeri) as soon as possible
- hafif ve çabuk sallamak
- jiggle
- modası çabuk geçmek
- have a shortlived vogue
- mümkün olduğu kadar çabuk
- as soon as possible
- ne kadar çabuk olursa o kadar iyi
- the sooner the better
- ne kadar çabuk yapılabilir
- How quickly can this be done
- sayılı gün/günler çabuk/tez geçer
- (Atasözü) Deadlines come to an end in no time flat
- tepesi çok çabuk atmak
- have a short fuse
- yeterince çabuk
- quick enough
- yeterince çabuk
- soon enough
Tom will know about this soon enough.
- Tom bunun hakkında yeterince çabuk bilecek.
Tom didn't accelerate soon enough.
- Tom yeterince çabuk hızlanmadı.
- Çabuk ol!
- Come along!, Hurry up!
- çabuk
- quick, fast, swift, hasty
- çabuk
- quickly
I'll finish it as quickly as I can.
- Onu elimden geldiği kadar çabuk bitireceğim.
World War One did not end quickly or easily.
- Birinci Dünya Savaşı, çabuk ve kolay sona ermedi.
- çabuk
- hurry
Hurry, or the plane will leave you behind.
- Çabuk ol, yoksa uçak sensiz gidecek.
Hurry! There's no time to lose!
- Çabuk! Kaybedecek zaman yok!
- çabuk
- light footed
- çabuk
- sharp
- çabuk
- nimble
Squirrels are nimble in climbing trees.
- Sincaplar ağaçlara tırmanmada çabuktur.
- çabuk
- come
Ill news comes apace.
- Kötü haber çabuk yayılır.
I didn't expect that Mary would come so soon.
- Mary'nin bu kadar çabuk geleceğini beklemiyordum.
- çabuk
- be quick
Please be quick about it.
- Lütfen bu konuda çabuk olun?
Be quick, or you will miss the train.
- Çabuk ol yoksa treni kaçıracaksın.
- çabuk
- in good time
- çabuk
- quick, fast, hasty, swift, immediate, speedy; quickly, soon
- çabuk
- ready
Hurry up! You should be ready by now.
- Çabuk ol! Şimdiye dek hazır olman gerekir.
- çabuk
- hurry up!
We must be there at seven, so hurry up.
- Saat yedide orada olmalıyız, bu nedenle çabuk ol.
Hurry up! The concert is starting.
- Çabuk ol! Konser başlıyor.
- çabuk
- quickly, speedily, soon
- çabuk
- lissome
- çabuk
- quick action
- çabuk
- precipitous
- çabuk
- rapid
The chief clerk is not a hardworking man, but gets ahead rapidly because he knows how to curry favor with his superiors.
- Baş katip çalışkan bir adam değil fakat üstlerine nasıl yaltaklanacağını bildiği için çabuk ilerliyor.
My wishes for your father's rapid recovery.
- Babanızın çabuk iyileşmesi için isteklerim.
- çabuk
- come on
Come on, we'll be late if you don't hurry up.
- Çabuk ol, acele etmezsen geç kalacağız.
Come on, answer quickly.
- Haydi, çabuk cevap ver.
- çabuk
- speedy
- çabuk
- snappy
- çabuk
- pronto
- çabuk
- apace
Ill news comes apace.
- Kötü haber çabuk yayılır.
- çabuk
- lissom
- çabuk
- early
Tom will try to finish the work as early as possible.
- Tom işi mümkün olduğu kadar çabuk bitirmeye çalışacak.
Make your airplane reservations early since flights fill up quickly around Christmas.
- Noel'e yakın uçuşlar çabuk dolduğu için rezervasyonlarınızı erken yapın.
- çabuk
- presto
- çabuk
- swiftly
- çabuk
- soon
Young people adapt themselves to something sooner than old people.
- Gençler, kendilerini bir şeye yaşlı insanlardan daha çabuk adapte ederler.
The summer vacation has come to an end too soon.
- Bu yaz tatili çok çabuk bitti.
- çabuk
- in double time
- çabuk
- swift
- çabuk adres
- immediate address
- çabuk alevlenme
- inflammability
- çabuk alışmak
- take kindly to
- çabuk anlamak
- be quick on the uptake
- çabuk ateşleme fitili
- quickmatch
- çabuk azan
- irritable
- çabuk ağlayan
- snivelling [Brit.]
- çabuk ağlayan
- sniveling
- çabuk bir şekilde
- (Hukuk) swiftly
- çabuk bir şekilde
- speedily
- çabuk buharlayıcı
- rapid ager, rapid steamer
- çabuk bulanan
- queasy
- çabuk büyüyen
- spontaneous
- çabuk cevap durumu
- (Askeri) quick response posture
- çabuk cevap grafiği
- (Askeri) quick response graphic
- çabuk davranmayan
- unready
- çabuk değişen
- quick change
- çabuk donan
- quick setting
- çabuk dönmek
- whip round
- çabuk erişim
- immediate access
- çabuk geçen
- fleeting
- çabuk geçen
- fugitive
- çabuk geçen
- swift
- çabuk geçmek
- pass quickly
- çabuk ilerlemek
- make rapid progress
- çabuk ilerleyen
- virulent
- çabuk iyileşme özelliği
- resilience
- çabuk kahve
- instant coffee
- çabuk kavrama
- acumen
- çabuk kavrama
- aptness
- çabuk kavrama
- acuteness
- çabuk kavrama
- receptivity
- çabuk kavramak
- be quick on the uptake
- çabuk kavrayan
- receptive
- çabuk kavrayan
- percipient
- çabuk kavrayan
- quick on the draw
- çabuk kimse
- whirlwind
- çabuk konuşma
- patter
- çabuk kuruyan
- quick drying
- çabuk küsen
- touchy
- çabuk kızan
- peckish
- çabuk kızan
- spunky
- çabuk kızan
- techy
- çabuk kızan
- resentful
- çabuk kızan
- irritable
- çabuk kızma
- inflammability
- çabuk kızma
- petulance
- çabuk ol
- snap to it
- çabuk ol
- swing it
- çabuk ol
- look sharp
- çabuk ol
- swing
- çabuk ol
- Be quick!/Hurry up!
- çabuk ol
- make it snappy
- çabuk ol
- come along
- çabuk ol
- look slippy
- çabuk ol
- come on
- çabuk ol
- look alive!
- çabuk ol
- look snappy
- çabuk ol
- snap it up
- çabuk ol
- step on it
- çabuk olmak
- make haste
- çabuk olmak
- hurry up!
- çabuk olmak
- put a jerk in it
- çabuk olmak
- hurry
- çabuk olmak
- hustle
- çabuk olmak
- buck up
- çabuk olmak
- be quick
- çabuk parlama
- inflammability
- çabuk parlama
- quickness
- çabuk parlar
- irascible
- çabuk parlayan kimse
- Spitfire
- çabuk reaksiyon anteni
- (Askeri) quick reaction antenna
- çabuk reaksiyon muhabere terminali
- (Askeri) quick reaction communications terminal
- çabuk reaksiyon taarruzu
- (Askeri) quick reaction strike
- çabuk reaksiyon unsuru
- (Askeri) quick reaction element
- çabuk sinirlenen
- short tempered
- çabuk sinirlenen
- swift to anger
- çabuk sinirlenen
- petulant
- çabuk sinirlenen
- prickly
- çabuk sinirlenen
- hasty
- çabuk sinirlenen kimse
- sorehead
- çabuk sinirlenir
- shirty
- çabuk sinirlenme
- irascibility
- çabuk sinirlenme
- short temper
- çabuk sinirlenmek
- have a short fuse
- çabuk söylemek
- patter
- çabuk söylenen komik şarkı sözleri
- patter
- çabuk tutuşur
- inflammable
- çabuk ve anlaşılmaz konuşma
- sputter
- çabuk ve anlaşılmaz konuşmak
- splutter
- çabuk ve anlaşılmaz konuşmak
- sputter
- çabuk ve anlaşılmaz konuşmak
- jabber
- çabuk yapılan şey
- quickie
- çabuk yemek
- gobble up
- çabuk çoğalan
- prolific
- çabuk çoğalma
- proliferation
- çabuk çürüyen
- perishable
- çabuk öfkelenir
- inflammable
- çabuk üreyen
- prolific
- çabuk şarj
- quick charge
- çok çabuk
- at no time