çağırmak

listen to the pronunciation of çağırmak
Türkisch - Englisch
summon
call

I need to use your phone to call an ambulance. - Ambulans çağırmak için telefonunu kullanmalıyım.

To call the elevator, push the button. - Asansörü çağırmak için tuşa bas.

invoke
call for

He couldn't move and had to call for help. - O hareket edemiyordu ve yardım çağırmak zorunda kaldı.

The first thing to do was call for the doctor. - Yapacak ilk şey doktoru çağırmaktı.

hail
to call; to invite, to ask; to send for sb; to get sb in; to summon; to shout, to call out
sing
cry out
call in
invite
to sing
(mahkemeye) cite
call , invoke , evoke
whistle up
shout to
call away
to shout, call out
to call; to invite; to summon
beckon
go for
call on
drum
send for somebody
(Bilgisayar) cue
get somebody in
bid
get sb in
page
send for
ask
have round
have

I'm going to have to call the police. - Polis çağırmak zorunda kalacağım.

If he keeps drinking like that, he'll have to take a taxi home. - Eğer o böyle içmeye devam ederse eve bir taksi çağırmak zorunda kalacak.

to shout
holler
term
evoke
vociferate
shout
dub
çağırma
{i} call

Tom needs to call a doctor. - Tom bir doktor çağırmalı.

Would you like me to call a taxi? - Bir taksi çağırmamı ister misiniz?

taksi çağırmak
hail
askere çağırmak
call up
bağırıp çağırmak
shout at
geri çağırmak
recall
işaretle çağırmak
beckon
çağır
summon

You will remain here until you are summoned. - Çağırılıncaya kadar burada kalacaksın.

toplantıya çağırmak
convene
geri çağırmak
reclaim
resmen emirle çağırmak
summon
çağırma
(Kanun) citation
çağır
call out
çağır
{f} summoning
çağır
{f} calling

Would you mind calling him to the phone? - Onu telefona çağırır mısınız?

Didn't you hear me calling you? - Seni çağırdığımı duymadın mı?

çağır
{f} called

On his arrival at the station, he called a taxi. - İstasyona vardığında, o bir taksi çağırdı.

I called a cab, because it was raining. - Bir taksi çağırdım çünkü yağmur yağıyordu.

çağırma
{i} calling

Why didn't you try calling her? - Neden onu çağırmayı denemedin?

Tom insists I stop calling him by his first name. - Tom onu ilk adı ile çağırmamı bırakmamda ısrar ediyor.

çağırma
{i} summoning
birisini çağırmak
To call someone
çağırma
retrains
askere çağırmak
to draft
askere çağırmak
conscript
askere çağırmak
to call sb up, to draft
ayakına çağırmak
to call (someone) into one's presence
ayağına çağırmak
to call into one's presence
bağırıp çağırmak
declaim
bağırıp çağırmak
bawl out
bağırıp çağırmak
declaim against
bağırıp çağırmak
to clamour, to make a lot of noise
bağırıp çağırmak
vociferate
bağırıp çağırmak
exclaim
bağırıp çağırmak
pop off
bağırıp çağırmak
loose off at
davul sesiyle çağırmak
drum up
geri çağırmak
call back
geri çağırmak
to recall
geri çağırmak
callback , recall
greve çağırmak
call out
göreve çağırmak
call out
inceleme için çağırmak
call for inspection
ismiyle çağırmak
name
itfaiye çağırmak
call fire
iyiliğe çağırmak
preach charity
mahkeme çağırmak
subpoena
mahkeme çağırmak
subpena
mahkemeye çağırmak
to cite
ruh çağırmak
evoke
ruh çağırmak
raise
ruh çağırmak
conjure up
taksi çağırmak
hail a cab
taksi çağırmak
call a cab
tanık olarak çağırmak
call smb. in testimony
telefon ederek çağırmak
buzz
toplantıya çağırmak
to convene
türkü çağırmak
to sing a song
türkü çağırmak/söylemek
to sing a folk song
türküsünü çağırmak
to sing the praises of (someone)
yanlış isimle çağırmak
misname
yardıma çağırmak
preach charity
yemeğe çağırmak
ask smb. to dinner
yeniden sahneye çağırmak
encore
zilli çalarak çağırmak
ring for
çağır
preconize
çağır
{f} call

The President called out the troops. - Başkan, askeri güçleri çağırdı.

I called a cab, because it was raining. - Bir taksi çağırdım çünkü yağmur yağıyordu.

çağır
callout
çağır
{f} page

I'd like to page someone. - Birini çağırtmak istiyorum.

çağırma
calling, call; invitation; summons
çağırma
shouting, calling out
çağırma
cry
çağırma
singing
çorba içmeye çağırmak
to invite (someone) to a meal
ıslıkla çağırmak
whistle for
ıslıkla çağırmak
(köpek) whistle back
şahitliğe çağırmak
call smb. in evidence
Türkisch - Türkisch
Şarkı, türkü söylemek
Birinin gelmesini kendisine yüksek sesle söylemek, seslenmek: "Beyaz gömlekli zurnacısını çağırarak sandalyeye çıkardı."- R. N. Güntekin
Binmek için bir araç istemek: "Bir taksi çağırdım."- C. Uçuk
Herhangi birinin bir yere gelmesini istemek, davet etmek
Binmek için bir araç istemek
Yüksek sesle şarkı, türkü söylemek: "Türküler çağırarak tahta siliyor."- Y. Z. Ortaç
Herhangi birinin bir yere gelmesini istemek, davet etmek: "O akşam Orhan'ı yemeğe çağırdı."- T. Buğra
Birinin gelmesini kendisine yüksek sesle söylemek, seslenmek
(Osmanlı Dönemi) CAHCAHA
(Osmanlı Dönemi) TAGRİD
(Osmanlı Dönemi) NEZB
(Osmanlı Dönemi) HİYAT
(Osmanlı Dönemi) HİTAFE
davet etmek
(Osmanlı Dönemi) NEHT
(Osmanlı Dönemi) NA'R
(Osmanlı Dönemi) SELK
(Osmanlı Dönemi) SIRHAK
seslemek
(Osmanlı Dönemi) MÜHAYATA
(Osmanlı Dönemi) SAYEHAN
(Osmanlı Dönemi) CE'R
(Osmanlı Dönemi) CEHCEHE
(Osmanlı Dönemi) FEHHA
(Osmanlı Dönemi) MÜŞAYAA
(Osmanlı Dönemi) SA'K
(Osmanlı Dönemi) HECHECE
(Osmanlı Dönemi) DAC
Çağırma
(Osmanlı Dönemi) ZECR
çağırma
Çağırmak işi
çağırma
Çağırmak işi: "Daha doktor çağırmaya giden olmamış."- P. Safa
çağırmak
Favoriten