Definition von çağırma im Türkisch Englisch wörterbuch
- call
Would you like me to call you a cab?
- Size bir taksi çağırmamı ister misiniz?
Would you like me to call a taxi?
- Bir taksi çağırmamı ister misiniz?
- calling, call; invitation; summons
- shouting, calling out
- cry
- singing
- (Kanun) citation
- {i} calling
Why didn't you try calling her?
- Neden onu çağırmayı denemedin?
Tom insists I stop calling him by his first name.
- Tom onu ilk adı ile çağırmamı bırakmamda ısrar ediyor.
- {i} summoning
- retrains
- çağırmak
- summon
- çağırmak
- call
I'm going to have to call the police.
- Polis çağırmak zorunda kalacağım.
To call the elevator, push the button.
- Asansörü çağırmak için tuşa bas.
- çağırma devresi
- call circuit
- çağırma göstergesi
- call indicator
- çağırma komutu
- call instruction
- çağırma sırası
- calling sequence
- çağırma şifresi
- call sign
- çağırmak
- invoke
- çağırmak
- call for
She ran to the neighbor's house to call for assistance.
- O yardım çağırmak için komşunun evine koştu.
He couldn't move and had to call for help.
- O hareket edemiyordu ve yardım çağırmak zorunda kaldı.
- çağırmak
- hail
- çağır
- summon
You will remain here until you are summoned.
- Çağırılıncaya kadar burada kalacaksın.
- çağırmak
- to call; to invite, to ask; to send for sb; to get sb in; to summon; to shout, to call out
- çağırmak
- beckon
- çağırmak
- call in
- çağırmak
- sing
- ruh çağırma
- conjure
- çağırmak
- go for
- çağırmak
- call on
- çağırmak
- drum
- çağırmak
- send for somebody
- çağırmak
- (Bilgisayar) cue
- çağırmak
- get somebody in
- çağır
- call out
- çağır
- {f} summoning
- çağır
- {f} calling
Didn't you hear me calling you?
- Seni çağırdığımı duymadın mı?
Her mother is calling you.
- Annesi seni çağırıyor.
- çağır
- {f} called
Tom called a cab for Mary.
- Tom Mary için bir taksi çağırdı.
On his arrival at the station, he called a taxi.
- İstasyona vardığında, o bir taksi çağırdı.
- çağırmak
- bid
- çağırmak
- invite
- çağırmak
- get sb in
- çağırmak
- page
- çağırmak
- send for
- çağırmak
- ask
- çağırmak
- have round
- çağırmak
- have
If he keeps drinking like that, he'll have to take a taxi home.
- Eğer o böyle içmeye devam ederse eve bir taksi çağırmak zorunda kalacak.
I'm going to have to call the police.
- Polis çağırmak zorunda kalacağım.
- ruh çağırma
- conjuration
- çağırmak
- to shout
- çağırmak
- shout to
- çağırmalar
- calls
- ahır görevine çağırma
- stables
- ahır görevine çağırma
- stable call
- alkışlarla tekrar sahneye çağırma
- curtain call
- alkışlarla tekrar sahneye çağırma
- curtain
- bağırıp çağırma
- vociferation
- bağırıp çağırma
- hue and cry
- bağırıp çağırma
- declamation
- geri çağırma
- recall
- itfaiye çağırma
- call fire
- otomatik çağırma
- autocall
- ruh çağırma
- evocation
- ruh çağırma
- necromancy
- ruh çağırma calling someone's spirit
- (during a séance); necromancy
- ruh çağırma seansı
- seance
- ruh çağırma tahtası
- planchette
- tekrar çağırma
- (sahneye) encore
- çağır
- preconize
- çağır
- {f} call
I called a cab, because it was raining.
- Bir taksi çağırdım çünkü yağmur yağıyordu.
The President called out the troops.
- Başkan, askeri güçleri çağırdı.
- çağır
- callout
- çağır
- {f} page
I'd like to page someone.
- Birini çağırtmak istiyorum.
- çağırmak
- cry out
- çağırmak
- to sing
- çağırmak
- (mahkemeye) cite
- çağırmak
- call , invoke , evoke
- çağırmak
- whistle up
- çağırmak
- call away
- çağırmak
- to shout, call out
- çağırmak
- to call; to invite; to summon
- çağırmak
- holler
- çağırmak
- term
- çağırmak
- evoke
- çağırmak
- vociferate
- çağırmak
- shout
- çağırmak
- dub